Şiir Defteri

SEVİLAY-27. BÖLÜM (2. Sezon)

Yazan: inan_sude1995
02.02.2025 / 00:02
50 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
... -Bak Ufukçum, bana her şeyi bir bir anlatacaksın. Ya seve seve, ya da zorla. -Ne yapacaksın lan anlatmıyorum! Öldürene kadar dövecek misin? -Ah Ufukçum, ah. Sen herhalde kaçarken yabani otların arasından geçmişsin. Baya kaşıntın tutmuş senin. Ama sen merak etme, şu an ufukta güzel bir dayak görünüyor... Çağlar, sandalyenin arkasında duran Turgut'a baktı. -Turgut abi sıkı tut, işimiz uzun... Anlat şimdi. Sen kimsin nesin, bu evde ne işin vardı? Ufuk yalnızca Çağlar'ın suratına bakıyordu ve bu Çağlar'ı daha çok çileden çıkarıyordu. -Tip tip bakmasana çocuk! Anlat. -Ne oldu sinirlendin mi? -O alaycı tavrından eser kalmayacak şimdi. Sen dur! -Tehdit ha? Yiyor mu lan, hadi vursana! Çağlar atıldı, ama Sevilay sırtından sarılarak onu durdurdu. Kulağına fısıldadı; -Çağlar, bilerek yapıyor. Başını belaya sokmana izin veremem. Lütfen bir şey yapma, yalvarırım... -Sevilay bana yalvarma. Hadi sen aşağı in, lütfen. Ufuk; -Şuna bakın, gözlerim yaşardı. Sesin bi' yumuşadı sanki senin? Basit aşk adamı! -Seni buraya gömerdim! Ama ne attığım yumruklara, ne de sevgilimi üzdüğüme değmez. Ben bu değilim. Turgut; -Çağlar sen Sevilay'ı da al aşağı in. Kız korktu zaten. Ben de polis çağıracağım. Çağlar kafasını salladı ve Sevilay'ın elinden tutup aşağı indi. Ufuk sandalyede kıvranıp duruyordu, kafasını Turgut'a doğru çevirdi; -Bırak lan sen de şu saldalyeyi! Manyak mısınız nesiniz bağladınız beni buraya. -Kes lan sesini. Şimdi polis gelecek, ona anlat derdini vitaminsiz. -Beni bi' çözsünler, hepinizi şişe dizeceğim! -Bak sen şuna! O nasıl olacakmış? Benim tanıdığım çoğu kebapçı erkek. Ama ben erkekliğin E'sini bile göremedim sende... Turgut ihbarı yaptı ve Ufuk'un başında beklemeye başladı. ... Sevilay ve Çağlar oturma odasına inip oturdular. Çağlar, parmaklarını Sevilay'ın saçlarında gezdiriyordu. -Güzelim, özür dilerim korkuttum seni. Ama dayanamadım. Ne yapayım, sana bir şey olur diye çok korktum. -Önemli değil. Ama seni ilk kez sinirli görüyorum. Ben de en az senin kadar korktum. Ya başını belaya soksaydın? Sensiz ne yapardım ben, kahramanım... -Güzelim benim, korkma. -Çağlar, şimdi ne olacak? -Polisler gelsin, tabii ki de şikayetçi olacağız. Kim o herif Sevilay, nereden tanıyor seni? -Çağlar... Sevilay, ablasına zarar gelmesinden korktuğu için; Çağlar'a gerçeği söyleyemedi... -Ufuk benim eski sevgilim. -Adı üstünde eski. Nereden çıktı şimdi bu herif aniden? -Bilmiyorum. Önceki evimizi biliyordu, burayı da bir şekilde bulmuş işte. -Sana bir şey yapmadı değil mi? -Elinde bıçak vardı tehdit etti beni. Çok korktum ne dediyse yaptım. Otur dedi, bağladı beni. Ama bir şey yapmadı. -Sevilay, korktuğun için benden gizlediğin bir şey yok değil mi güzelim? Dokunmadı değil mi o herif sana? -Yok, gerçekten bir şey yapmadı... Bir anda yukarıdan Turgut'un bağırışı duyuldu; -Ne yapıyorsun lan it?! Çağlar, Turgut'un sesini duyar duymaz yerinden fırladı ve koşa koşa yukarı çıkıp odaya daldı. Turgut'un elleri kanlar içinde kalmıştı, Ufuk ise elindeki bıçakla iplerden kurtulmaya çalışıyordu. Çağlar bu manzarayı görür görmez Turgut'un yanına koştu; -Ne yaptın lan sen! Turgut abi iyi misin? -Bıçağı varmış şerefsizin. Yaklaşma sakın! -At lan o bıçağı! Ufuk hala ipleri keserek kurtulmaya çalışıyordu. Bıçağı sallayarak bağırdı. -Yaklaşma. Yoksa seni yaralamaz, öldürürüm! -Hadi lan oradan pUşt! Çağlar bir tekme salladı ve Ufuk'un elindeki bıçağı düşürdü. Sonra yakalarına yapıştı ve sarsmaya başladı; -Ne yaptığını sanıyorsun lan sen! Damarıma bastığın yetmedi mi? İlla ağzını burnunu dağıtmak mı lazım, ha? -Bırak lan beni! Ufuk, Çağlar'dan yediği sert yumruk ile afalladı. Çağlar sandalye ile birlikte Ufuk'u sürükledi ve pencereye dayadı. -Atayım mı lan bu sandalye ile birlikte seni aşağı? Atayım mı ha! -Hayır, hayır! Bırak lütfen, yapma! -Ne oldu lan şerefsiz korktun mu? Turgut seslendi; -Çağlar yapma sakın. Başını belaya sokma. Bak polisi aradım şimdi gelirler zaten. Çağlar, Ufuk'tan ellerini çekmeden Turgut'a döndü; -Ciddi bir yerinden yaralandın mı abi? -Yok. Arkaya doğru salladı bıçağı, ellerimi kesti. O sırada Sevilay kapıda belirdi, içeri bakıp kanları görünce çığlığı bastı; -Ne oldu burada! -Sakin ol güzelim, ufak kesiklermiş sadece. Hadi Turgut abi ile birlikte aşağı inin. Yaralara temiz ve kuru bir bez ile baskı yapın, geliyorum ben. -Sen ne yapıyorsun Çağlar? Bırak o sandalyeyi lütfen. -O dolu dolu gözlerinle benden bir şey isteme Sevilay. Şu an değil, lütfen... Lütfen yapma. Hadi gidin, aşağı inin. -Başını belaya sokmana izin veremem! Sakın bir şey yapma Çağlar. -Bir şey yapmayacağım, hadi inin siz. -Söz ver, lütfen. -Aşağı inin Sevilay! -Bağırma! Başını belaya sokmana izin vermeyeceğim. Bırak o sandalyeyi. Sevilay, Çağlar'a doğru koştu ve kollarını tuttu. -Bırak hadi, bırak. -Sevilay aşağı inin diyorum! -Bırak şu sandalyeyi diyorum sana! -Bu şerefsizi mi koruyorsun sen yoksa? Ona zarar gelmesinden mi korkuyorsun bu kadar? -Ne biçim konuşuyorsun sen! Turgut araya girdi; -Çocuklar yapmayın! -Turgut abi sen karışma. Baksana bu pislik herifi koruyor bana karşı! -Saçmalama Çağlar, sakinliğini koru. Sevilay biz de aşağı inelim hadi gel. -Hayır Turgut abi, baksana başını belaya sokacak! Aşağı mı atacak bu sandalye ile birlikte? Adam ölür ölür! -Bu herif seni bıçakla tehdit ederek bağlamadı mı Sevilay? Biz gelmeseydik kim bilir ne yapacaktı sana! Bu şerefsizi koruyamazsın! -Onu değil seni korumaya çalışıyorum zaten! -Belli oluyor! Ne de olsa eski sevgilin değil mi; içine oturmuştur onu böyle çaresiz görünce! Turgut; -Çağlar pişman olacağın şeyler söylüyorsun, yapma! Bildiğin gibi değil. -Nasıl ha, nasıl? Al Sevilay'ı aşağı inin Turgut abi. Yoksa ben kafayı yiyeceğim! Sevilay bağırdı; -Bana karşı bu kadar dolu muydun ya? Gelmeseydin o zaman! Zarar gören ben olsaydım da senden bunları duymasaydım! Sevilay, Çağlar'ın kollarını savurdu ve ağlayarak aşağı indi. Turgut; -Ne yaptın lan? Üzdün kızı! -Turgut abi şimdi sırası değil. Nolursun sus. Git aşağı yaralarını sar hadi. -Aptal. Çok pişman olacaksın... Turgut 'yazıklar olsun' der gibi kafasını sağa sola salladı ve Sevilay'ın peşinden aşağı indi. Çağlar'ın sinirden kulakları kızarmıştı, artık dayanacak hali kalmamıştı. Sandalyeyi kendine doğru çevirdi ve yerdeki bıçağı alıp Ufuk'un boğazına dayadı. -Öldüreyim mi lan şimdi seni şuracıkta? Ha! -Yapma, lütfen yapma. Özür dilerim. Hata ettim biliyorum... -Neden yalvarıyorsun lan? Neden! Hadi yine gevşek gevşek konuşsana pUşt! -Özür dilerim. Bak gerçekten pişman oldum ben, yapma. Çağlar sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu. Bıçağı odanın diğer ucuna fırlattı ve kafasını ellerinin arasına alıp, odanın içinde söylene söylene volta atmaya başladı; -Ne yapıyorum ben, ne yapıyorum? Kendimi kaybettim iyice. Sevilay'ı da üzdüm... Toparlanıp geri döndü ve yeniden sandalyenin iki yanına sarılıp pencereye dayadı. -Senden kurtulacağım şerefsiz. Yaptıklarının bedelini ya canınla, ya da sakatlanarak ödeyeceksin! -Yapma! Lütfen yapma!.. Çağlar, sandalyeyi ayaklarından tutup kaldırdı. Gözlerini yumdu ve sandalyeyi camdan aşağı, boşluğa bıraktı... ...
Düzenleme: 02.02.2025 / 04:56
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Salvador35
  • Dizedizer
  • seyhun
  • Hizmetkâr
  • SametDoğru
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir