Yalnızlığın baharında açan çiçek
Kurşuni gökleri süslüyor tabloların
Biliyorum bu yağmur bana acı verecek
Islak kaldırımlarda yanıyor siluetin
Cağaloğlu caddesinde bir isyan
Gençliğim kanla yazılan hatıram
Ben bu yağmurda ıslanmam
Üşütmez beni üniformam
Şu ruhuma şarkılar söyleyen fırtına
Koşuyorum ışıksız ve sonsuz karanlığına
Bu İstanbul hatırlamaz beni
Yıldırımlar altında
Unutma beni diye Lina
Bak ellerim toprak kokuyor
Daha diri ve canlı kemiklerim
Hiç baktın mı asılan bir adamın yüzüne
Yanan bir cesedin geçtin mi üstünden
Karanlığı hiç kurşun sıktın mı
Gün batıyor damarlarımda
Katlime ferman yaftalarda
Yarı ölü bir adam bir otel odasında
Bir çello çalıyor derin bir hazla
Sanki kıyametini yazmış
Önünde notalarla dolu kâğıda
Sanki kapanacak bu dosya
Bulacağım bu sinsi katili
Beni neden dinlemiyor mahkeme heyetleri
Neden söküp atamıyorlar
Ruhlarında paslanan giyotinleri
Çöl rüzgârlarında kayboluyor çağrım
Metropoller beynimin korku tünelleri
Bütün putları kırmalıyım
Çünkü ben biliyorum kargaların dilini
Toprağı kucaklayan geceyi
Çiçekleri üşüten zemheriyi
Kim söküp temizliyor kalbimi yerinden
Günah çığları ezerken bedenimi
Aşkın ve ölümün uzağında
Sabah esintileri
Seher vaktinden önce
O secdelerin en güzeli
Yayılır içimize bir gül muştusu
Tekbirler, salavatlar sessizliğin gizemi
Bilirler mi Yemliha'yı Kıtmir'i(*)
Yıkılır şehrin sütunları
Yeniden akar Gazze'nin pınarları
Sanki geceleri yeniden doğuyorsun Lina
Ben kayboluyorum gökdelenler arasında
Bu şehir, bu duman, bu ışık
Bir isyan girdabının içinde
Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endişe. (*)
Mehmet Nurettin Üstün
*
Yemliha, Kıtmir (*)
(Yedi uyuyanlardan)
Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endişe(*)
(Bir damla kan ve bin bir endişe )Sâdi Şirazi. Düzenleme: 29.04.2025 / 16:40