Şiir Defteri

YARGIÇLARA VE SAVCILARA HUKUK DERSİM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
02.02.2021 / 08:27
443 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Anlaşılmakta ki hukuk fakültesilerinde(fakültelerinde) felsefe, mantık ve Türkçe dersileri(dersleri) verilmemekte. Bu sonuç nereden oluşuyor? Yerel mahkemelerin bilimselliğe aykırı karar örneklerinden. Yargıtay'ın internet sitesinde incelediğim pekçok yerel mahkeme kararında bazı mantıksızlıklar gördüm, ve bunları bu yazımda yazıyorum: 1- Bilekteki ya da bileklerdeki tırnak izileri(tırnak) izileri saldıran kişide olur, saldırılan kişide değil oysa bazı yerel mahkeme kararılarında(kararlarında) gördüm ki şikayet eden yani saldırıya uğradıklarını söyleyen kişiler bileklerindeki tırnak izilerini gösteren hastahane raporu alıp kendilerine saldırıya kanıt olarak o raporları mahkemelere sunmuşlar. Açık ki bu tür raporlar tek başlarına kanıt sayılmıyorlar ancak yine de durum vahimleşebiliyor, eğer saldırdığı ileri sürülen kişi 'O bana saldırdı, ben de kendimi korumak için onun bileklerini tuttum' derse çünkü bu durumda asıl saldıran ve şikayetçi olan kişi 'Ben saldırmadım, o saldırdı' dediği için ve saldırıya uğrayan asıl kişi yani kendini saldırıdan korumaya çalışan masum kişi de 'Bileklerini tuttum' dediği için yerel mahkeme yani yargıç 'Kendin itiraf ediyorsun ki tutmuşsun, seni şikayet edenin bileklerinde tırnak izin de var, öyle ise suçlusun' gibi bir düz mantık ile asıl suçluyu serbest bırakabilmekte, masuma da ceza verebilmekte. Temel gerçek ki bir insanın bileğinde ya da bileklerinde tırnak izileri varsa mutlaka saldırmıştır ancak bu saldırı kendini savunma yani meşru müdafa için de olabilir, saldırı için de yani bileklerdeki tırnak izi 'kuşkulu' bir durumdur ve 'Kuşkudan da sanık yararlanır' yani savım ki bileklerindeki tırnak izileri raporu ile şikayetçi olmak daha savcılık aşamasında 'Dava açmak için yeterli olmayan kanıt(delil)' olarak yer almalıdır hukukta. Saldırmak, dövmek isteyen kimse kimseyi bileklerinden tutmaz, bileklerine tırnak izi yapmakla yetinmez, yumruk/tekme/kafa gibi şeyler atar ya da bir nesne ile vurur. 2- Şikayet edilen ya da şikayetçi olan ya da davacı olan ya da davalı olan ve birden çok kişiden oluşan davalarda; sanıklardan ya da tanıklardan biri yalan söylüyorsa tümü yalan söylüyor demektir. Bu durum; geometrideki 'A doğrusuna paralel olan B doğrusuna paralel olan bin doğru A doğrusuna da paraleldir' gerçeğine benzer. Yani savcılar ve yargıçlar önce 'Kim yalan söylüyor?'a bakmalıdır, ifadelerde somut suç izi aramak yerine çünkü hem insanlar yalan söyleyebilirler hem de yukarıda dediğim gibi raporlar da yanlış anlaşılabilirler. 3- Yerel mahkeme kararılarında ve Yargıtay kararılarında gördüğüm tuhaf şeylerden biri de sanık ya da davacı için; 'Yargılama süreçinin(sürecinin) başından sonuna kadar aynı savları ileri sürmüş olduğundan savında haklıdır' gibi bir durum görülmesi. Gerçek ki yalancı, iftiracı insanlar yani asıl suçlu insanlar da eğer bellekleri(hafızaları) çok güçlü iseler yargılama on yıl sürse de aynı şeyleri söyleyebilirler, eğer bir de birilerinden hukuki destek alıyorlarsa bunu daha da kolay yapabilirler. Yani böyle bir duruma dayanıp kişiler konusunda(hakkında) karar vermek çok yanlıştır. 4- Gördüm ki 'İteklemek, itmek' cebir suçu olarak değerlendirilmekte yani birini itmişseniz ya da iteklemişseniz suç işlemiş oluyorsunuz. Ancak burada da 'Tırnak izi' durumundaki gibi bir kuşku durumu hep var çünkü iteklenilen kişi saldıran kişi olabilir, yani saldıran bir kişiyi kendini saldırıdan korumak için itmek de, iteklemek de olağan birşeydir yani 'Sen itmişsin, iteklemişsin, ifadelerinde de öyle demişsin, demek ki suç işlemişsin' demek düz mantıktır çünkü bu eylemin 'neden?'i de önemlidir. Bir yerel mahkeme şöyle demiş, masum insanı cezalandırdığı, suçlu insanı beraat ettirdiği kararında: 'Sanık ittirdiğini itiraf edip ittirmek suçunu işlediğini itiraf etmiş olduğundan ...'. İttiren, itekleyen kişi de şöyle demiş 'İttirdim, itekledim çünkü saldırıya uğradım, kendimi saldırıdan korumak, kurtarmak için ittirdim, itekledim, üstelik de medenice yaptım bunu, bu nedenle ki saldıran kişide tek bir çizik bile olmadı' ancak tuhaf ki mahkeme konunun 'Yasal savunma' yönünü görmezden gelme durumu içine girmiş. Yani itekleme de tek başına kanıt olmaz. Yani felsefe ve mantık açısından durum şu ki 'Yalnızca somut şeylere bakıp karar vermek' olarak kendini tanımlayan hukuk soyut şeyleri dışlamakla kendini 'Soyut şeylere bakıp karar veren' durumuna düşürmüş yani kendisi ile çelişmiş olmaktadır. Gerçek ki varlıklar somutluklarından da, soyutluklarında da soyutlanamazlar. Yani hukuk, adalet, yargı yalnızca ifadelere, tanıklara ve kanıtlara yani 'somut'a değil 'mantık'a yani 'soyut'a da bakmalıdır; yani davacı 'Bana vurdu', davalı da 'Vurdum ancak bana saldırdı, kendimi korumak için vurdum' diyorsa durum 'vurdu' ve 'vurdum' sözcüklerini cımbızla seçer gibi seçip 'Vay, kendinde itiraf ediyorsun, vurmuşsun işte' olmamalıdır. Necdet Gürçiftçi Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 2.2.21/08.26
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • asli-korkmz353
  • kalptenkelimeler
  • SürekliYazSürekliYaz
  • WhitePageSürekliYaz
  • Sürekli_Yaz
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir