Şiir Defteri

NAZAN ÖNCEL VE ÖZGÜRLÜK (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
03.06.2020 / 03:56
553 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Sesin ya da bedenin güzel ya da ilginç ise ya da paran ya da çevren varsa ya da akıl, mantık, ahlak, edeb gibi şeyler tanımıyorsan sanatçı olmak dünyanın en kolay en çok para kazandıran işi. Bu nedenle ki sanat dünyası akıldışılığın da, ahlakdışılığın da, insanlıkdışılığın da en uğrak dünyası, ve insanlığa en moda, turizım(turizm), siyaset, ve medya gibi büyük kötülüklerden biri durumunda. Ses güzelliği sanki alim, alime olmakmış ya da alimliğe, alimeliğe giden yolmuş gibi bir de toplumlara akılhocasılığı(akıl hocasılığı) yapılıyor. Sesin güzel olması değil; ahlak güzelliği, ve bilimsel mantık içinde olmak önemli ancak siyaset dünyası da, moda dünyası da, turizım dünyası da, medya dünyası da, özel sektör dünyası da, sanat dünyası da buna sırtdönmüş durumda oysa Muhammed de, Atatürk de 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi. Kendisine müzisyen, sanatçı gibi şeyler denilen Nazan Öncel isimli sözde sanatçı ve söz ünlü; tutuklanan Hdp'li meclis üyesi Gönül Aslan ve 3 yaşındaki oğlu Dilgeş'in Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi'ne gönderilmesine karşı düzenlenen 'Dilgeş Özgür Olmalı' kampanyasına destek vermiş; açık ki bu kampanya yargıyı yönlendirmeye çalışmak suçunu oluşturur çünkü istenilen şeye, yargıyı aydınlatıcı içerikte ve yönde bir katkı yok; yani 'Ben öyle istiyorum, yargı da öyle yapacak' anlayışı, mantığı var; hani, denilse ki 'Şu kanıtlar var, bu kanıtlar var; yargı şu yasaya aykırı davrandı, bu yasaya aykırı davrandı', anlaşılabilir bir durumdur, yargıyı baskı altına almak değil yargıya yardımcı olmaktır. Yani, hukuki açıdan, Nazan Önce bir suça destek vermiş olmakta. Bu durum işin hukuki yönü. Şimdi gelelim, işin toplumsal yönüne: Açık ki Nazan Öncel hukuk bilmediği gibi felsefe de bilmiyor ancak nedense topluma 'sanatçı' olarak tanımlanmış; insanları, toplumu cehalete, nefse, yanlışa, kötülüğe yönlendiren insanlara; sesleri ne kadar güzel olursa olsun, toplum tarafından ne kadar sevilirlerse sevilsinler sanatçı denilemez; çok iyi doktor olan ve toplum tarafından çok sevilen ancak uyuşturucu satan doktora 'doktor' denilebilir mi? Yani sanattan önce 'Bilim ve ahlak' gelir; bu nedenle ki Muhammed de, Atatürk de 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi; Atatürk de 'Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir' derken, 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' dedi yani Atatürk'ün 'Sanat' dediği de, 'Sanatçı' dediği de önce 'Bilim ve ahlak'a uygunluktur yani sözleri konumlarından ve öteki sözlerden cımbızla koparır gibi koparıp tek başlarına sunmamak, anlamamak, yorumlamamak, düşünmemek gerekir. Üç yaşındaki o çocuğun bir de böbrek yetmezliği hastalığı varmış. Nazan Öncel demiş ki sanki sesi güzel olmak alim, alime de olmak demekmiş gibi, ve topluma akılhocasılığı yapmak hakkı ve görevi de veriyormuş gibi; 'Annelerin çilesini çocuklar, bebekler çekiyor. Bir çocuğun bayram günü cezaevine konulmasını aklım almıyor, aklım alsa kalbim almıyor. İstatistikler cezaevlerinde annesiyle birlikte kalan 780 bebe var diyor. Beni ne siyasi boyutu, ne sağ, ne de solu ilgilendiriyor; üç yaşındaki bir çocuğun yeri evidir, arkadaşlarıyla, kardeşleriyle koşup oynayacağı, top sektireceği sokağıdır. Sövüp sayabilirsiniz, dert değil. Çocuk onlar çocuk! Elini kalbine koy da konuş.'. Şimdi konuya şu farklı noktalardan bakalım: 1- Küçük çocuğu var diye suçlular hapise girmesinler mi? Öyle ise bu durum küçük çocuklu kadınlar üzerinden suçu desteklemek sonuçu(sonucu) yaratır ki bu durum en başta da uyuşturucu suçuna can katar yani uyuşturucu işine küçük çocuklu kadınlar sokulur, yerleşir, nasılsa küçük çocukları var diye hapise girmezler. 2- Peki, küçük çocukları, hapiste de olsalar annelerinden ayırmak vicdan mı? Dünyada, annesi ile cehenneme bile gitmeyecek kaç çocuk vardır acaba? 3- Bu çocuk böbrek hastası. Peki çocuğun sağlık güvencesi var mı, ailesinin parası var mı, tedavi ya da diyaliz ya da böbrek değiştirmek için? Hapishanede, en azından, devlet güvencesi altında çocuk, yani tedavisi devletçe yapılır. 4- 'Beni ne siyasi boyutu, ne sağ, ne de solu ilgilendiriyor; üç yaşındaki bir çocuğun yeri evidir, arkadaşlarıyla, kardeşleriyle koşup oynayacağı, top sektireceği sokağıdır. Sövüp sayabilirsiniz, dert değil.' demiş yani kimseyi umursamayan bir tavır; sanatçı oldu diye alime oldu ya, dokunmayın artık. Nazan Öncel'in 'Ben sokak kızıyım' adlı sözde müzik ürününün sözlerine bakalım: 'Salıncakta sallanmadım/Parka gitmedim/Şeker almadım/Ne oyuncağım oldu/ Ne uçurtmam oldu/Yeni papuçlarım/Ne bayramlığım/Ben çocuk olmadım/ Ekmek çaldım fırından/Katık buldum çöplükten/Polis koştu peşimden/ Hırsız polis oynadım/Ben sokak kızıyım/Bana iyi davranmayın/ Tütün buldum yerlerden/Gittim yattım birinlen/Dayak yedim abimden/ Korkum yoktur itlerden/Ben sokak kızıyım.'. Sözlere bakar mısınız; öncelikle, Türkiye'de böyle sokak çocuğu yani sokak kız çocuğu var mı çünkü hem kendisi bayan olduğu için, hem de 'Birinlen yattım' sözünden, sözü edilen çocuğun kız çocuğu olduğu açık. Öncelikle; hiçbir Türk, çocuğuna öyle davranmaz, çocuğunu sokak çocuğu yapmaz, terk etmez çünkü Türk demek önce ahlak, edeb, vicdan, aile demektir ki bu nedenle 'Aile toplumun en küçük temel birimidir' denilir. Sonra; kız çocuğu uçurtmayı ne yapacak? 'Bana iyi davranmayın' diyor yani bir çocuğa iyi davranılmasını istemiyor, sonra da kalkıp cezaevindeki çocuklardan söz ediyor. 'Polis koştu peşimden' diyor, polis koştu ise hapishaneye atmak için değil çocuk yuvasına götürmek, insanca yaşamasını sağlamak içindir. 'Tütün buldum yerlerden' diyor yani bir çocuğun sigara içmesini olağan karşılamak durumu, üstelik de bunu dans ederek, mutluluk içinde söylemekte kılipte(klipte). 'Gittim yattım birinlen' diyor yani 'bir yetişkin bay' ile yani fuhuş; yani bu nasıl bir sanat, nasıl bir sanatçılık, nasıl bir bayanlık, nasıl bir insanlık ki böyle bir sözü genelde topluma, özelde çocuklara söyleyebiliyor; üstelik de o havası içinde, dans ederek, ve cinsel sunumlu çekimlerle, kılipte? Açık ki Nazan Öncel; Muhammed'in de, Atatürk'ün de istediği, 'Bilim ve ahlak'ı dışlamış bir sanat anlayışı içinde olmalı; o zaman da sanatın da, sanatçı olmanın da bir değeri olmaz zaten. Bu kılip açık ki 'sokak kızı' diye tanımlanan kişilere, fuhuş yönelimi yaratabilecek özelliktedir de; üstelik kılip çekiminde çocuklar da kullanılmış. Bu mu yani çocuklara ilgi, sevgi, acımak, merhamet, sahip çıkmak? Öteyandan; ailesi ile yaşamakta olan ne çocuklar var; yeni ayakkabısı, yeni giyeceği olmayan; uçurtma uçuramayan, top oynayamayan, güzel şeyler yiyip içemeyen. Şimdi gelelim, işin felsefe yönüne: Anlaşılan ki bu kişiler 'özgürlük' sözcüğünün anlamını bilmiyorlar; özgürlüğü serbestlik, serbestliği özgürlük sanıyorlar. Savım ki özgürlük sözcük olarak 'Özün gür gelişimi'dir; kavram olarak ise yine savım ki 'Bilim ve ahlak'a uygun olarak var olmaktır; yine savım ki serbestlik özgürlük değildir, serseriliğin yani 'Bilim ve ahlak' tanımayan ruhun kardeşidir. Bu durumda; hapishaneden tahliye edilmek özgürlük değil serbestliktir çünkü hapishaneden tahliye edilen kişi meyhaneye de gidebilir, kumarhaneye de, kerhaneye de, suç işlemeye de; yani sigara içmek özgürlük değil serbestliktir ancak süt içmek özgürlüktür çünkü doğru birşeydir. Yani, bir kuşu kafesinden kurtarmak kuş açısından hem serbestlik hem de özgürlüktür çünkü doğada hem serbestçe yaşar hem de varlığını doğru biçimde sürdürebilir ancak örnek ki bir bülbülü kafesinden çıkarıp kutuplardan birine bırakmak serbest bırakmaktır ancak özgür bırakmak değldir çünkü bülbül kutupta yaşayamaz, ölür yani bu durumda yani bülbülü kutuba bırakmak yerine kafesde tutmak bülbül açısından serbestlik olmasa da özgürlüktür çünkü beslenmesi için herşey sunulur. Bir çocuk da, yetişkin de hapishanede, dışarıda olmaya göre daha çok olanağa sahip olabilir; yani bir işsiz, yoksul, parasız, Sgk'siz ve hasta bir insan düşünün, hapishanede olsa devlet bakar, hapishanede değilse hastalıktan dolayı ölebilir, parasızlıktan dolayı suç işleyebilir yani durumu iyi değil daha da kötü olabilir. Yani 'Özgür olmalı' derken açık ki hem özgürlüğün anlamı bilinmemektedir hem de özgürlük diye olanaksızlıklar sunulmakta olabilir. Diyelim ki çocuğun, annesinden başka kimsesi yok; bu durumda çocuk ya hapishanede annesi ile birlikte kalacak ya da çocuk yuvasında ve annesiz yaşayacak; hangisi doğru ya da özgürlüktür? Öteyandan(Öte yandan); Nazan Önce akıldışı-ahlakdışı modaya, akıldışı-ahlakdışı turizıma, toplumsal alanlarda akıldışı-ahlakdışı giyiml olmaya, zinaya, genelevlere, eşcinselliğe, eşcinsel evliliğe, çıplaklığa, akıldışı-ahlakdışı ünlüler karşı mı? Yani çocuklar için; yeni ayakkabı, yeni giysi, uçurtma, top, oyun, şeker gerekli de ahlak, ahlaklı bir dünya gerekli değil mi? Peki; Nazan Önce çocuklara şeker, çikolata verilme yüzünden kaç çocuğun dişlerinin çürüdüğünü, ve bu durumun özelde Sgk'ye, genelde ekonomiye ve ülkeye zararını biliyor mu; yani kılibinde neden hiç 'Diş macunum, diş fırçam, sabunum, kitabım olmadı' gibi şeyler de söylemiyor? Kılipteki o sözler, bu kılip nasıl bir yoz mantıktır, ve çocuklara nasıl sahip çıkmaktadır? Uçankuş adlı internet sitesinde, Nazan Öncel ile ilgili, 2006 yılına ait bir internet haberi: 'AŞKIM BAKSANA BANA'NIN 'EROTİK' YÜZÜ!... NAZAN ÖNCEL'İN ALBÜM KAPAĞINDA YER ALAN 'SEKSİ' KADIN KARİKATÜRLERİ DİKKAT ÇEKİYOR!... ŞARKILARI DİNLEMEDEN GÖZE ÇAPRAN 'MANİDAR' KARİKATÜRLER BİR TIK ÖTEDE!... Nazan Öncel'in yeni albümünde şarkıları bir kenara bırakıp alıcı gözle bakıldığında ilk dikkat çeken unsur albüm kapağının iç kısmında her biri farklı bir kartonete basılmış karikatürler!.. Arka yüzünde şarkı sözleri yazılı olan kartonetin ön yüzündeki karikatürlerde değişik kadın figürleri (bir çoğu Nazan Öncel'e benzetilmiş) yer alıyor!.. Ancak bu kadın figürlerinin hemen hepsinde karikatür de olsa bir 'erotizm' mevcut!.. Karikatürlerden birinde çırılçıplak bir kadın erkek elleri tarafından cinsel uzuvlarından kavranmış görülüyor! Bir diğer resimde daktilosu önünde yazı yazmaktan sıkılmış bir başka kadın transparan geceliğiyle evinin camının önünde seksi seksi poz veriyor Bir diğerindeyse ise yatağına uzanmış çıplak bir kadın (ama üstü yorganla örtülmüş) ve onun yanında uyuyan bir adam görülüyor! Diğer resimlerde de ilginç kareler var!.. Çıplak melek, yoga yapan kadın, sarhoş kadın figürleri bunlardan bazıları isterseniz figürlerin hepsini bir inceleyin!'. Açık ki Nazan Öncel ahlakı toplumlar için de, çocuklar için de, sanat için de gerekli görmeyen bir anlayışa sahip çıkıyor olmalı ancak bilmediği birşey var: Bir toplumu korumanın da, gençliği korumanın da, çocukları korumanın da ilk yolu; Muhammed'in de, Atatürk'ün de dediği gibi önce 'Bilim ve ahlak'tan geçer. Atatürk doğru diyor, 'Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir' derken ancak şu da doğrudur: 'Ahlaksız kalmış bir sanatın da hayat damarlarından biri kopmuş demektir.' ki Atatürk 'Önce bilim ve ahlak' derken bunu da demek istiyor zaten. Sanatçılara da derim ki 'Çizmeden yukarı çıkma' sözüne uygun olarak: 'Siz sanatınızı doğru ve iyi yapmaya bakın, sanattan yukarı çıkmayın.'. Sanat özgürlük değildir; bilimsel ve ahlakçı sanat özgürlüktür. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 2.6.20/11.03
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • asli-korkmz353
  • kalptenkelimeler
  • SürekliYazSürekliYaz
  • WhitePageSürekliYaz
  • Sürekli_Yaz
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir