Şiir Defteri

MAHKEMELER KARARLARINI 'TÜRK MİLLETİ ADINA' VEREMEMELİ DURUMU (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
31.01.2021 / 08:44
627 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Mahkeme kararılarında(kararlarında) 'Türk milleti adına' yazıyor. Yani 'Bu karar Türk milleti adına verildi' demek. Peki hukuk ve adalet bir milletin ya da milletin isteğinin yerine getirilmesi demek mi? Yani hukukun, adaletin, gerçeğin ve doğrunun pusulası, yönü, amaçı(amacı) millet mi olmalı? Muhammed diyor ki 'Önce bilim(ilim) ve ahlak'. Öyle ki bir de 'Din bilim ve ahlak demektir, bunlar yoksa din de olmaz' diyor; yani pusula, amaç, gösterge olarak Müslümanı değil 'Bilim ve ahlak'ı gösteriyor. Atatürk de diyor ki 'Önce bilim(ilim) ve ahlak'; yani Atatürk de pusula, yön, gösterge, amaç olarak 'Bilim ve ahlak'ı gösteriyor; öyle ki 'Hayatta en doğru yol bilimdir. Benim sözümle bilimin sözleri çelişirse benim sözümü değil bilimin sözünü dinleyin' ve 'Ben insanın ve toplumun ahlaklısını isterim' diyor, 'Ben sıporcunun(sporcunun) ahlaklısını severim' sözü ile. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözü bu durumda açık ki 'Bilim ve ahlak'a sarılmış bir millet türü, yapısı, içeriği için söylenmiş bir sözdür; bilime sırtdönmüş, ortalıkta bikini, mayo, mini şort, tayt pantolon ile gezen; zina ve eşcinsellik serbestliği ve evliliği isteyen bir toplum türü için değil. Yani gerçek ki, açık ki Muhammed'i anlamak da yani dini anlamak da; Atatürk'ü yani demokrasiyi ve laikliği anlamak da önce 'Bilim ve ahlak' savunucusu olmaktır. Yani açık ki Atatürk 'Türk milleti'ne bile 'Bilim ve ahlak'ı amaç, pusula, ölçüt, üst yapı olarak göstermektedir yani Atatürk 'Millet olmanız, Türk olmanız yeter' demiyor, 'Önce bilim ve ahlak' diyor, 'Önce bilim ve ahlak', ve 'Bilim Çin'de de olsa gidip öğrenin; bilim yoksa din de olmaz; alimin uykusu bile cahilin ibadetinden üstündür; alimler peygamberlerin varisleridir' diyen Muhammed gibi. Bu durumda açık ki hukukun, adaletin ve yargının genelde 'Millet' kavramını, özelde ise 'Türk milleti'ni değil 'Bilim' ve 'Ahlak'ı kendine pusula, yön, ölçü, ölçüt, üst, egemen olarak alması gerekir yoksa Muhammed yani din ile de, Atatürk yani demokrasi ve laiklik ile de çelişkiye, tutarsızlığa düşer. Yani, yargı; kararlarını 'Türk milleti' adına değil 'Bilim ve ahlak' adına vermelidir. Peki hukuk bunu neden yapamıyor? Çünkü hukuku bilim ve ahlak değil; siyaset, siyasetçiler, siyasi partiler, siyasi iktidarlar yapıyor; yani zinayı, genelevi, eşcinselliği, eşcinsel evliliği; toplumsal alanda bikini, mayo diye sütyen-külot dolaşmayı; toplumsal alanda mini şort diye külotla dolaşmayı; barı, pavyonu, sıtriptiz(striptiz) kulübünü, bay-bayan karışık masaj salonu gibi ahlaka aykırılıkları; astroloji, medyumluk, falcılık gibi bilime aykırılıkları serbest bırakan hukuk nasıl 'Bilim ve ahlak' adına karar verecek; bu durumda açık ki 'Türk milleti'adına deyipgeçecek ancak 'Türk milleti adına' denilen durum da açık ki 'Siyaset adına' durumu olmuş olacak çünkü Türk demek de, Müslüman demek de 'Önce ahlak' demektir, öyle ki ahlaksız bilim bilime, ahlaksız eğitim eğitime, ahlaksız demokrasi demokrasiye, ahlaksız sanat sanata, ahlaksız ekonomi ekonomiye ihanettir. Yalancı tanıklarla, yalanlarla, iftiralarla, uydurma kanıtlarla dava kazanan insanlar görülmekte çünkü hukuk, adalet, yargı tam, tüm bilimsel değil çünkü hem yalan makinası kullanmıyor hem de amaç olarak 'mantık'ı yani soyutu değil 'somut'u yani ifadeleri ve mahkemeye sunulan kanıtları almış ancak açık ki ifadeler yalan, iftira; hastahane/darp/sağlık raporu bile güvenilmez olabilir yani örnek ki yalnızca dokunduğunuz bir kişi dokunduğunuz yerini tırnağı ile çizip darp raporu alıp sizi dava edebilir, siz de 'Ben ona elimi bile sürmedim, ona dokunmadım bile' demek yerine 'Ben yalnızca dokundum, tırnaklamadım' derseniz ceza alabilirsiniz çünkü algıcılık, somutluk, nesnecilik üzerine, 'Ben yalnızca; gözümle gördüğüme, kulağımla duyduğuma, elimle dokunduğuma inanırım' üzerine kurulu mantık yapısı aldanmaya açık bir durumdur oysa Galile'yi de, Einstein'ı da dahi eden şey soyutluk idi çünkü onlar gözleri ile görmedikleri, kulakları ile duymadıkları, elleri ile dokunmadıkları şeyleri söylediler ve haklı çıktılar yani hukuk, adalet, yargı da algı, somutluk aşamasını aşmalı ve soyutluğa gitmeli artık tıpkı istinaf mahkemesinin ve Yargıtay'ın yaptığı gibi, yani bu durum genelde yerel mahkemelerde oluşmakta, ortaya çıkmakta yani adaletin sigortası polis yani adli tıp, ve üst mahkemeler çünkü arası genelde yeni mezun, acemi, deneyimsiz(tecrübesiz) hukukçulardan oluşmakta, örnek ki gerçekte A, B'nin evine zorla girip B'yi dövmeye çalışmasına karşın, 'B beni boğazımdan tutup evine zorla sokup dövmek istedi' diyen A'nin yalan ve iftira ifadesine, ve B'nin 'A evime zorla girip bana saldırmak istedi, ben de oku itekleye itekleye evimden çıkardım' ifadesindeki 'itekledim' sözcüğünü cımbızla gibi seçip, 'B'nin, A'yı iteklediği yani A'ya cebir ve şiddet uyguladığı B'nin 'A'yı itekledim' ifadesi ile sabit olup A'nin da B'nin evine zorla girmeye çalışması konusunda tanık ve kanıt olmadığı için' deyip B'ye ceza veren yargıç bile var; A'ya 'Eğer B seni boğazından tutup zorla kendi evine sokmaya çalıştı ise boğazında neden bir tek tırnak izi, darp izi, çizik, sıyrık bile yok?' diye sormayan; oysa yalan makinası olsa olay şıp diye çözülürdü. Biri 'İttim' diyor, biri 'Çekti' diyor, yargıç 'İttin' diyor, çelişki değil mi? Gerçek ki hukuk ne zaman 'Bilim ve ahlak' adına ve 'Bilim ve ahlak' için karar vermeye başlar, işte o zaman gerçek, doğru hukuk olur. Bu durum göstermekte ki gerçekte 'Türk milleti adına' denilen 'Siyaset adına' demek olmaktadır çünkü hukuku, yasaları siyaset yapmaktadır. Zina, genelev, sütyen-külot dolaşmak, eşcinsellik, sıtriptiz kulübü, bar, pavyon, bay-bayan karışık masaj salonu serbestliğini Türk milleti mi verdi yoksa siyaset mi? Evet; hukuk, adalet, yargı 'Türk milleti adına' değil, 'Bilim ve ahlak adına' karar vermelidir. Bunu yapabilecek, başarabilecek durumda mı acaba? Öyle ise ülkede önce; 'Bilim ve ahlak'a aykırı siyasi partileri, ve 'Bilim ve ahlak'a aykırı serbestlikleri yasaklamalıdır; Muhammed'in de, Atatürk'ün de dediği gibi. Açık ki özellikle ceza yargısında ve boşanma yargısında yalan makinası(makinesi) hakkı olmadan hukuk da, adalet de, yargı da tam, tüm bilimsel olamaz. Yani bu durumda açık ki yargının ne 'Türk milleti' adına, ne de 'Bilim ve ahlak' adına karar verme özelliği bulunmakta çünkü 'ahlak' desen, ahlaka ve Türklüğe aykırı pekçok şey serbest öyle ki 'Türk' demek de 'Önce ahlak' demektir yani bu durumda, ahlaka yani Türklüğe aykırı pekçok serbestlikler veren hukuk, adalet,, yargı nasıl 'Türk milleti' adına karar verebilir; 'bilim' desen astroloji gibi bilimdışı çok şey serbest ki bu serbestlikleri veren de hukukun kendisi. Yani sormak gerekiyor; zinayı, genelevi, çıplaklığı, eşcinsel evliliği, sıtriptiz kulübünü, bay-bayan karışık masaj salonunu bile serbest bırakan bir hukuk, adalet, yargı nasıl olup da 'Önce ahlak' diyen Türklük adına, 'Türk milleti adına' deyip karar verebiliyor? Necdet Gürçiftçi Hiçbir dini inançtan ve hiçbir siyasi partiden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 31.1.21/08.44
Düzenleme: 31.01.2021 / 08:47
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • asli-korkmz353
  • kalptenkelimeler
  • SürekliYazSürekliYaz
  • WhitePageSürekliYaz
  • Sürekli_Yaz
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir