Şiir Defteri

KARANLIĞA MUM YAKMAK (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
23.02.2019 / 14:47
720 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Çağımızın temel sorunu insanlığın ya da toplumların ya da insanların dini tanımlayan Din hadisileri'nden kopukluğudur ancak çağımızın bunun altındaki temel sorunlarından biri de sözcüklerin, kavramların anlamlarının doğru ya da iyi bilinmemesi, ve muğlaklıktır. Yani çağımızın yani insanlığın yani toplumların yani insanların başlarının en büyük belası dini tanımlayan Din hadisileri'nden kopukluktur. Yani Türkiye'nin, Türkiye toplumunun, Türkiye halkının başının da en büyük, en temel belası gerçekte Din hadisileri'nden uzaklıktır, kopukluktur, ayrılıktır. Buna ek olarak Türkiye'nin yani Türkiye toplumunun yani Türkiye halkının başının yani 'Ben Türküm' diyen insanların başlarının bir temel, ana belası daha vardır ki o da taa Orta Asya'lardan gelen 'Yabancı hayranlığı'dır ki bu hal İslamiyet dini inançını bile Arabçılığa, Arabçacılığa Arab hayranlığına, Arabça hayranlığına; Atatürkçülüğü de Batı hayranlığına, Batıcılığa çevirmiştir; 'Ben Türk değilim' diyenler zaten yabancı olduklarından onların yabancı hayranlıklarında bir sorun yoktur. Yani dünya Din hadisileri'sizlikten kurtulmalı; Türkiye buna ek olarak bir de yabancı hayranlığından kurtulmalıdır. Bu nedenle ki bir sözü yabancılar yani Türk olmayanlar ya da Türkiyeli olmayanlar söylemişse o söz hemen, hiç düşünmeden, hiç irdelemeden, hiç mantıklamadan benimsenir, sahiplenilir, orayaburaya(oraya buraya) yazılır; heryerde söylenilir hale gelir. Yani bir sözü Nietzsche mi söylemiş, ne söylediğini bile anlamadan sarıl; bir sözü Arab mı söylemiş, ne söylediğini bile anlamadan sarıl; bir söz yabancılara ait bir söz mü, ne söylediğini bile anlamadan hemen sarıl; yani söze değil, söyleyene, sözün altındaki isime(isme) bakılıyor ki bu da yabancı hayranlığının egemenliğinden, diktatörlüğünden yani dikte ettirmesinden başka bir de düşünce tembelliğine götüren yoldur; ve 'Yeter ki Türk, Türkiyeli olmasın da ne olursa olsun'a götüren yoldur ki böyle bir ülke nicelikte yani ekonomide ve silahda dünya önderi olabilse de nitelikte ancak dünyanın yani insanlığın gerisinde kalır; Abd, Çin nicelikte dünya önderi olmuşlar da ne olmuş; halleri felsefe, bilim, Din hadisileri yani insanlık açısından içler acısı ve utanç. Unutmayın ki peygamberler(dinderler) şirket kurmak, zengin olmak, nefs için dünyaya gelmediler; insanlığı akıl ve ahlak olarak doğru yola götürmek; insanlığı alim, alime yapmak için geldiler; peki kaçınız alim, alime ya da alim, alime olmak için çalışmakta; akılınızda(aklınızda) sürekli hoplayan şey zengin olmak ya da daha da zengin olmak yani daha da cahil yani daha da felsefeye, bilime, Din hadisileri'ne, insanlığa aykırı olmak değil mi? Bu hale ait olarak 'Budha'nın bir sözü var, 'Karanlığa öfkeleneceğine, bağırıpçapıracağına(bağırıp çağıracağına), kızacağına, sinirleneceğine bir mum yak' diye. Bu söz genel olarak doğru, anlamlı, iyi bir söz. Ancak genel olan şeyler muğlak, göreli, keyfi, tercihsel, yanlış anlama, saptırma hallere düşebilirler. Bu nedenle ki örnek ki Nazım Hikmet'in şiirlerini de, Yunus Emre'nin şiirlerini de barlarda, pavyonlarda söyleyenler de olur yani geneli somutlamamak ya da soyutu somutlamamak gerçek ki görünümü özden koparmak ta olabilir ki bunun bir hali de hem Müslüman olduklarını söyleyenler hem de bikini, mayo yani dine aykırı hallerle herkesin içine çıkanlardır. 'Karanlığa mum yakmak' hem gerçeklik hem de deyim olan sözlerdendir yani karanlıkta da ışık için gerçekten mum yakılabilir ancak bu sözde anlatılmak istenilen şey kötülüklere karşı savaşmaktır(mücadeledir). Ancak konu yine de açık değildir çünkü karanlık kötülük ise mum yani ışık da doğru olandır. Peki 'Doğru olan ne?'; işte konunun canalıcı(can alıcı) noktası burasıdır yani bunun tanımlanması ya da somutlaştırılması zorunludur yani 'doğru'yu nereden öğreneceğiz? Yani bu 'doğru' tanımlanmazsa ya da somutlaştırılmazsa kötü bir insanın kötülüğe karşı mum yakması da onaylanmış, olurlanmış, doğru sayılmış olur yani dinden örnek vereyim: Dine göre fahişelik yanlış, kötü, çirkin birşeydir, ve bir fahişe de bazı kötü şeylere karşı örnek ki kadın cinayeti denilen cinayetlere karşı mum yakabilir yani başkaldırabilir ancak kendindeki dine göre karanlığı görmez yani kendi karanlığını görmez. Bu hal çağımızda siyasi alanda da görülmektedir örnek ki bir ülke Abd karşıtı ise Abd karşıtlarınca baştaçı edilir ancak o ülke bilimselliğe, ahlaka, vicdana aykırı bir halde ise bu hal önemsenmez, örnek ki İran Abd karşıtı diye komünistlerce baştaçı edilir ancak İran'daki vahşi idamlara tepki göstermezler; yine örnek ki Venezuela Abd karşıtı diye Venezuela'ya sahiplenirler ancak Venezuela halkının yoksulluğunu görmezdengelirler(görmezden gelirler) yani umursadıkları şey gerçekler ve doğular değil,yandaşlıktır yalnızca. Budha da bir dini inança inanan bir kimsedir. Dini inanç demek din demek değildir; din ile ilgisiz, din ile alakasız ancak din olduğunu ileri süren birşeydir çünkü din demek dini bilimsel ve medeni olarak tanımlayan Din hadisileri'nin tanımladığı şeydir. Yani Budha o sözü ile; karanlığa yani kötülüğe ya da yanlışa karşı savaşmayı istemektedir ancak kendi yanlışını yani kendi bilime aykırılığını görmemektedir ki bilime aykırılık ta yanlış birşeydir yani bu durumda Budha'ya karşı da mum yakmak zorunludur. İnsani gerçeklerin ve insani doğruların tek dünyası felsefe, bilim, ve dini tanımlayan Din hadisileri'dir yani bunlara aykırı olan kimselerin verdikleri öğütler doğru da olsa gerçekte kendi yanlışlarını ise onaylamakta, doğrulamaktadır ki bu da yanlıştır, bu da kötülüktür. Yani Budha'nın o sözünü bir dinsiz de söyleyebilir, bir dini inançlı da; bir tesettürlü de, bir çıplak da. Yani bu durumda ne anlamı kalır? Yani o söz 'Dünya yuvarlaktır, dünya dönüyor' gibi bilimsel, nicel bir söz değilki(değil ki). Yani bu somut zorunlukta o söz şöyle olmalıdır: 'Kötülüğe söveceğine; bilimsel ve ahlaklı ol'. Yani doğru sözler için, önce doğru olmak; doğru olmak için de önce doğruyu bulmak; doğruyu bulmak için de önce felsefeyi, bilimi ve Din hadisileri'ni bulmak gerekir; yoksa Hitler'in bile doğru, iyi, güzel sözleri vardır büyük olasılıkla. Felsefeye, bilime, Din hadisileri'ne sarıl, ve Batıya da olsa, Doğuya da olsa yabancı hayranlığını terk et. Felsefeye, bilime ve Din hadisiler'ne yani bilimselliğe ve ahlaka sarılırsan zaten insanlığa bir nitel, soyut, manevi, ruhsal, beyinsel, kişiliksel bir güneş yaratmış olursun; yoksa yaktığın mum bakkalda satılan mumdan farklı olmaz. Yani düşünün ki İran, Venezuela Abd'ye karşı ancak Hitler de karşıydı. Demek ki muplak şeylere değil; belirleyici belirli farklara sarılmak gerekir ki insanlığın en büyük belirleyici nitel farkı felsefeye, bilime bile öğretmenlik, yolgöstericilik(yol göstericilik) yapan, ışık tutan Din hadisileri'dir yani öyle ki felsefe, bilim Din hadisileri'ne aykırı iseler mutlaka yanlış yani insanca insanlığa aykırı yoldadırlar; bu nedenle bilimin, hukukun bile Din hadisileri'ne aykırı kararları doğru kararlar değildir yani atom bombası Din hadisileri'ne aykırı birşeydir demek ki doğru, gerçek bilime de aykırıdır; atom bombası Din hadisileri'ne aykırıdır, demek ki 'Atom bombasını Japonya'ya at' diyen hukuk ta yanlış yoldadır; zina, fuhuş, eşcinsellik, çıplaklık, sigara, içki Din hadisileri'ne aykırı şeylerdir, demek ki bunlara izin veren demokrasi de, hukuk ta yanlış demokrasi ve yanlış hukuktur. Gerçek ki herşeyin en doğru ölçütü dini tanımlayan Din hadisileri'dir. Din hadisleri neden bu kadar önemlidir? Önemlidir çünkü ahlak yani gerçek, doğru ahlak gerçekte bir tabu değildir; zekanın, akılın, mantığın, bilinçin(bilincin), beyinin, ruhun, insanlığın, felsefenin, bilimin, mantığın en yüksek nitel-soyut aşamasıdır yani gerçek ki ahlakı red insanca insanlığı da, doğru felsefeyi de, doğru bilimi de, doğru demokrasiyi de, doğru hukuku da yani insanca insanlığı da redtir. Bu nedenle ki siyasetin, ticaretin, çıplak pılajların, akıldışı-ahlakdışı modanın, pornonun, barların, pavyonların, akıldışı-ahlakdışı ünlülüğün, akıldışı-ahlakdışı medyanın, akıldışı-ahlakdışı sanatın arkasında alim, alime insanlar değil yoz insanlar vardır. Bence akıl-ruh hastalığının arkasında da öznel neden olarak; felsefeden, bilimden ve Din hadisileri'nden uzaklık, ayrılık, kopukluk var demektir yani felsefe, bilim, ve Din hadisileri'nin üçü birden yoksa sorun var demektir çünkü bunlar birlerinin ışıkları, pusulası, haritasıdırlar. Yani gerçek demokrasi de, gerçek hukuk ta, gerçek devlet te, gerçek toplum da, gerçek eğitim de, gerçek sanat ta, gerçek barış ta, gerçek özgürlük te, gerçek mutluluk ta, gerçek aile de, gerçek sevgi de, gerçek aşk ta, gerçek ekonomi de, gerçek huzur da yalnızca Felsefe-Bilim-Din hadisileri birleşimindedir. İki millet özgür de olsa köledir: 1- Nefse köle olan millet, 2- Düşünceleri yabancılara bağımlı millet. Türkiye'ye bakın: Türkçe insan adılarından(adlarından) çok yabancı insan adıları; Türkçe sözlerden çok yabancı sözler; Türkçe kitaplardan çok yabancı kitaplar doldu. Ya bu durumda siz aya gitseniz ne olur, Mars'a gitseniz ne olur? Siz aydan, Mars'dan, uzaydan önce felsefeye, bilime, Din hadisleri'ne, Türkçeye gidin. Mumu herkes yakar; sokakdaki(sokaktaki) deli de yakar, robot bile yakar; önemli olan bilimsel ve ahlaklı insan olmak. İnsanlığa yakabileceğiniz en büyük ışık budur. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 23.2.19/14.41
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Samimi
  • siirsairii
  • AgahEfendi
  • sidarsevimli
  • meşale
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir