Şiir Defteri

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ HİÇ OKUMADAN ANLAMAK YÖNTEMİ SAVIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
29.09.2020 / 12:58
417 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Açık ki akıldışı, ahlakdışı, küresel ve derin bir merkez; akıldışı-ahlakdışı moda, akıldışı-ahlakdışı ünlü, akıldışı-ahlakdışı magazin medyası, akıldışı-ahlakdışı pılaj(plaj), akıldışı-ahlakdışı festival, akıldışı-ahlakdışı yarışma, akıldışı-ahlakdışı sıpor(spor), akıldışı-ahlakdışı reklam, astroloji, medyumluk, yaşam koçuluğu(koçluğu), unisex, eşcinsellik, çıplaklık, cinsellik, bay-bayan karışık masaj salonu, sex shop gibi araçları da kullanıp; öteki ülkelerde de olduğu gibi Türkiye'de de akıldışı, ahlakdışı bir hayat biçimi egemenleştirmek istiyor. 21. yüzyılın en büyük silahı ahlaksızlıktır çünkü ahlakın önemli bir tümü olan din 'Bilim, ahlak, vicdan, merhamet, dürüstlük, adillik, tarafsızlık, medenilik, nefssizlik ve inziva' demektir, ahlak da zekanın, akılın, mantığın, beyinin, ruhun, akıl-ruh sağlığının, özgürlüğün, demokrasinin, laikliğin, evrimin, evrenin en üst nitel aşaması demektir yani ahlak yıkılırsa din, din yıkılırsa insanlık yıkılır, Türkiye de yıkılır. Bu nedenle ki Muhammed de, Atatürk de 'Önce bilim(ilim) ve ahlak' dedi yani 'Bilimsellik ve ahlakçılık giderse yalnızca Türkiye değil, tüm insanlık çöker; bu nedenle ki bilimselliğe ve ahlaka yalnızca Türkiye için değil tüm dünya, tüm insanlık, insanca bir dünya, insanca bir insanlık için de sarılmak görevdir. Herşeyi; bakmakla, dokunmakla, işitmekle yani duyu organıları(organları) ile anlamaya çalışmak ilkellik durumudur çünkü herşey duyu organılarına yansımayabilir; bu durumda işe zeka(anlak), akıl, mantık gibi araçlar işekarışır(işe karışır) ki bunlar da ne kadar çok felsefe ve mantık içerirlerse o kadar çok işeyararlar(işe yararlar). 'Kapalı kutu içindeki şeyi anlamak' yöntemi doğrudan olmasa da dolaylı olarak duyu organıları üzerine kuruludur; örnek ki kutuyu sallamak ve içinden gelen sesi dinlemek, ve bu sesten o şeyin biçimini de anlamaya çalışmak gibi. Bazı şeyler ise hem duyu organı hem de anlamak yani zeka, akıl, mantık gerektirir; örnek ki bir insan gelmiş, çiftçi olduğunu söylemiş; ellerine bakarsınız, çiftçi eli yoksa onun çiftçi olmadığını, yalan söylediğini anlarsınız yani geldiği yeri, geldiği yeri bilmeden, görmeden bilirsiniz, anlarsınız. Yine örnek ki ortalıkta sütyen-külot gezen birinin dinli olmadığını, o tersini söylese de anlarsınız oysa din görünen birşey değildir, beyindedir, ruhtadır. Bu duruma da 'Açık kutu içindeki şeyi anlamak' denilebilir. Çarpım tablosunu bile bilmeyen insanın matematik Pırof'u(Prof'u) olmadığını da anlarız. Ancak hayat bu kadar da kolay olmaz. Hayatta, dünyada ve evrende duyu organılarına hiç yansımayacak, ve anlaşılmaları gereken şeyler de var, örnek ki Galile dünyayı görmeden dünyanın yuvarlak ve dönmekte olduğunu anladı, Eisntein Görelik(İzafiyet) savını, bunu duyu organıları ile hiç görmeden yaptı. Ben de bilimin Maoa geni dediği, benim ise Mia geni dediğim geni bu geni hiç görmeden ve bilimden habersiz olarak ilerisürdüm(ileri sürdüm), ve korona virüsünü hiç görmeden korona virüsünün havada en az 20 dakika kalabileceğini ilerisürdüm, tıpçılar 'Korona virüsü havada kalamaz, hemen yere düşer' derlerken. Yani ilkel insan, ve ilkel toplumlar duyular üzerine kuruludur; zeki, akıllı, mantıklı toplumlar ise zeka, akıl, mantık üzerine; ve moda, sıpor(spor), eğlence, dans, sinema, müzik, turizım(turizm) gibi şeyler insanlarda duyu organılarına bağımlılık yaratırlar, zekaya-akıla-mantığa yönelim değil, bu nedenle ki ilkel toplumlar da, diktatörlükler de toplumlarını bedensel şeylere yöneltirler. Yani dünyaya, hayata, bedene değil; Muhammed'in de, Atatürk'ün de dediği gibi 'Bilim ve ahlak' yani hayattaki en doğru tek doğru hayat pusulasına sarılmak. Bu mantıkla; İstanbul sözleşmesi'nin ne olduğunu, bu sözleşmeyi hiç okumadan da anlayabiliriz, şu soruları sorup: 1- İstanbul sözleşmesi'ni kim veriyor ya da kim dayatıyor? Akıldışı, ahlakdışı; zinanın, fuhuşun, pornonun, eşcinsel evliliğin, çıplaklığın, ve 14 yaşındaki çocuklarla cinsel ilişkinin de, evlenmenin de serbest olduğu Avrupa birliği. 2- İstanbul sözleşmesi'ni kimler savunuyorlar? A- Sayfaları akıldışı-ahlakdışı ünlülerin ahlaka aykırı fotoğrafları, ve o ünlülere övgü ile dolu medya türü. B- Ahlaka aykırı moda giyinen; bikini, mayo diye sütyen-külot, mini şort diye ortalıkta külotla dolaşan; 'İstediğim yerde, istediğim giysi ile bulunurum' diyen yetişkin insan dişisi türü. C- Eşcinseller. D- Ahlakı savunmayanlar, ahlakı düşman görenler. Bu durumda açık ki İstanbul sözleşmesi; maddesileri(maddeleri) ne olursa olsun yanlış, kötü, zararlı, olumsuz birşeydir. Sözleşmelerin maddesilerine bakmak yeterli olmaz çünkü sözleşme maddesileri kurnazlık, hile dolu olabilir. Bu nedenle ki; zeka, akıl, mantık açısından açık ki İstanbul sözleşmesi'nin maddesileri ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, özel amaç Türkiye'yi akıldışı, ahlakdışı, insanlıkdışı Avrupa birliği'ne, genel amaç da Türkiye'yi akıldışı, ahlakdışı, insanlıkdışı Abd'ye benzetmektir. Bu nedenle ki; İstanbul sözleşmesi'nde yazmasa da, son amaçlarından birinin Türkiye'de esrar adlı uyuşturucuyu, birinin de ensestliği, birinin de Türkiye'de pornoyu serbest bıraktırmak olduğu rahatça söylenebilir ki Akp öncesi son hükümet döneminde de zaten 'Avrupa birliği böyle istiyor' diye, Cine 5 adlı televizyon kanalında, gece 12'den sonra, şifreli de olsa gerçek porno yayınıları(yayınları) başlamışdı(başlamıştı) da Akp gelince sona erdi, ve kenevirin yararlarını da saymaya başladılar. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız, hiçbir dinden olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 29.9.20/12.57
Düzenleme: 29.09.2020 / 13:06
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • vedatsonsa
  • Saudade
  • şairim42
  • asli-korkmz353
  • kalptenkelimeler
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir