Şiir Defteri

İRAN SAVAŞ KAZANAMAZ KURAMIM (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
17.02.2019 / 19:34
750 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Bu yazım savaş üstüne görünse de gerçekte savaş üstüne bir felsefe yazısıdır. Daha önce demiştim; felsefe her konu ile ilgilidir, ilgilenir. İran genelde savaş kazanamaz, özelde ise Abd'ye ve İsrail'e karşı savaş kazanamaz. Savaşı yalnızca teknoloji sananlar açıktır ki Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'ndan gerekli, bilimsel, felsefel sonuçları almamış, çıkaramamış olanlardır. Bu sözüm (tümcem) bile tek başına; İran'ın neden savaş kazanamayacağının nedenini ve savaşları kazananların ordular değil komutanlar olduğunu içinde barındırır. Teknoloji ve ordu heryerde var ancak başarı, yengi(zafer) heryerde (her yerde) yok. Sun Tzu'nun savaşı bile kitap ile yani kuram(teori) ile başlar. Herkes de kuram, kitap, üretemez, yazamaz; kuram, kitap üretecek, yazacak niteliğe sahip değildir. Yani savaşkazanmak için, kuram yani komutan gerekir. Komutan yalnızca rütbeli giysileri olan, başta duran birisi değildir. Sun Tzu; savaş kazanmak için önce silah değil; kitap üretmiştir yani bilim üretmiştir. Sonra; savaş kazanmak için, haklı bir neden ve bu haklı nedene içtenlik ile inanmak gerekir. Bu neden ile hayvanlar ve bitkiler asla dünyayı ele geçiremezler. Sonra; savaş kazanmak için, bedene değil, beyine sahip olmak gerekir. Bu neden ile tüm hayvanlar ve bitkiler, insan karşısında yenilirler. Un, şeker, yağ nasıl ki ayrı ayrı durduklarında bir güç taşımazlar; yazdığım bu üç şey de ayrı ayrı durduklarında bir güç taşımazlar. Yani dünyanın en korkak insanları da savaş üstüne harika kuramlar yazabilirler ancak hiçbir savaşı kazanamazlar. Yine; dünyanın en zalim orduları da savaşlar kazanabilirler ancak bu kalıcı olmaz. Yine sonra; dünyanın en güçlü insanlarından oluşan bir ordu da savaş kazansa da gerçekte kazanmamış demektir. Yani anlatmak istediğim; gerçekten savaş kazanmanın bilimsel, ruhsal, ahlaksal koşulları vardır. İran istediği kadar teknoloji üretsin, füze yapsın, savaş uçakları yapsın, savaş gemileri yapsın, başka savaş araçları yapsın önünde bilime inanmamanın, ruha bilimselliği sindirememenin aşılmaz engeli olacaktır. Yani, İran hiçbir savaşında, kendini bilimsellik ve insanlık konularında inandıramayacaktır. İran'ın önünde, bağlandığı din engeli vardır. İnsanların parmaklarını, ellerini, kollarını, ayaklarını, kesen; insanları taşlayıp öldüren bir ülke; insanlık için savaşan insanca bir ülke olduğunu kendisine nasıl inandıracak? Yani gerçekleri ile ruhu çelişkiye düşecektir. Öte yandan; savaşta ölmeyi mutluluk, başarı, üstünlük sayan insanlardan oluşan bir ordu; düşmanı neden yensin ki? Yani yense de yenilse de dinsel inancına göre cennet ile ödüllendirilecek insanlardan olulan bir ordu nasıl savaşacak ki? Öte yandan; dinsel inancı gereği, dini; bilimden üstün tutan insanlardan oluşan bir ordu; bilimi ve teknolojiyi nasıl özümseyecek, ruhuna sindirecek ki? Diyeceksiniz ki Kurtuluş Savaşı'ndaki ordu da dinsel inançlı kişilerden oluşuyordu. Ancak unuttuğunuz birşey var: Başlarındaki kişi yani Mustafa Kemal, onlardan farklı idi. Yani; Kurtuluş Savaşı'nı kazanan gerçekte ordu değil, Mustafa Kemal idi. Ordudaki tek tek erler kaç savaşı yönetip kazanmışlardı ki Kurtuluş Savaşı'nı da kazanmış olsunlar? Peki aynı erler neden Sarıkamış Faciası'nı yaşadı? Başlarında Mustafa Kemal olsa idi, o facia kesinlikle yaşanmazdı bence. Savaşları komutanların değil de erlerin kazandığını söylemek, savaşı daha en başında yitirmek demektir bence. İran bilime ve teknolojiye eğreti olarak sarılıyor, ruhen(ruhsal) olarak, içtenlik ile değil. İran için; bilim ve teknoloji demek; bir yaşam biçimi, tutku,özgürlük, bilimsel düşünmek, bilimsel olmak, bilimsellik değil; Abd'yi yenmek amacı, gerekçesi taşıyor. Aynı yanlışı Sovyetler Birliği de yapmışdı(yapmıştı) ve yıkıldı. Bence; Sovyetler Birliği'nin yıkılış nedenlerinden biri de bu yanlışı; tıpkı tarihden(tarihten) yıkılıp giden; özürlü doğan çocuklarını öldürüp, sağlıklı ve güçlü doğan çocuklarını yaşatan Sparta'lılar gibi. Sovyetler Birliği'nin de bilim ve teknoloji içinde yer almasının ana nedeni; bilim, bilimsellik tutkusu değil; Abd'yi askersel alanda yani savaş alanında yenmek tutkusu idi. Bugün İran da aynı yanlışı yapıyor. Var olmayı, bilimi ve teknoloji ruhun özgürlüğü değil de savaş amacı durumuna getirenler, tarihten yok olup giderler. O yüzden; Türkiye büyük dahisi, düşünürü, vatanseveri sayın ve saygın Atatürk; silahlı savaş ile kazanılan zaferler(yengiler) geçicidir; silahlı savaşlar üstüne devlet kurulmamalıdır, demişdi(demişti). Bugün aynı yanlışı; ayrılıkçı, bölücü Kürt örgütleri de yapmaktadır. Bilim ve teknoloji; savaş için değil, düşünsel özgürlük ve yaşam biçimi içindir. İsrail, Abd ise bilimi ve teknolojiyi yalnızca savaş için değil, bilim ve teknoloji yani yaşam biçimi olarak da kullanmaktadırlar, esas olarak. İsrail'e bakın; tek amacı, silahsal yani ordusal olarak var olmak değil; çölü ova yaptı, dünyaya kendi ürettiği sebze tohumları satıyor yani sivil halkına da insanlığa da katkısı, yararı var; bilime ve teknolojiye de, yaşam biçimine de, ruha da. Abd de öyle. Abd yalnızca silah üretmiyor; dünya çapında bilimsel ve teknolojik ürünler üretiyor, keşfediyor, icat ediyor, yaratıyor insanların, sivillerin, insanlığın sağlığı ve mutluluğu için. Yani bugün Abd olmasa idi; dünya hastalıklar, ilkellik, bilimsel ve teknolojik gerilik içinde, Orta Çağ içinde olacaktı. Yani Abd'nin de tek amacı; silah, savaş, birilerini savaşta yenmek değil; bilime, teknolojiye, sivil dünyaya da katkı. Oysa, İran'a bakıyoruz; bilim ve teknoloji ile tek ilgisi; silah, savaş, Abd'yi ve İsrail'i savaş alanlarında yenmek için. Yani; bilim, siviller, insanlık, dünya için birşey üretmiyor. Yani; bilimi, bilimselliği, bilimciliği ruhuna, özgürlüğüne, hayatına, duygularına, nefesine(soluğuna), kişiliğine sindirtememiş; bilimi ve teknolojiyi yalnızca elindeki silahlar için, ordusu için, savaş için kullanıyor. Öyle ki benzini bile dışarıdan alıyor çünkü petrolden benzin elde edecek rafinerileri yok. Bu yüzden; petrol üreticisi bir ülke olmasına karşın İran'da benzin pahalı. Atatürk'e, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı kazandıran ana etmen; ordusu, halkı değil; bilimsel olması, bilimsel düşünmesi, bilimi ruhuna sindirmiş olması, bilimi hayatına sindirmiş olması idi. Büyük İskender'e de zaferlerini sağlayan şey bu idi. İsrail'e onca Arab devleti karşısında zafer sağlayan şey de bu idi. Bilim taklit edilir ise yani ruha, hayata, kişiliğe, duygulara, tutkulara sindirilmez ise eğreti, hırsız gibi durur. Girdiği evde huzurlu, rahat, mutlu davranamayacak bir hırsız gibi durur. İran'ın; bilimi, teknolojiyi; ruhuna, duygularına, kişiliğine, hayatına sindirtmeyen ana etmen; dinsel inancıdır. Dinsel inancı; bilime, hayata dört elle sarılmasını engelliyor. Bilimi ve teknolojiyi; silahın, savaşın, kanın dışına çıkartamıyor; ruhuna, duygularına, hayatına, özgürlüğüne, sivil hayata sokamıyor. Çünkü bunu; dinsel inancına göre ?günah, yanlış, kötü, çirkin, zararlı, şer' sayıyor. Bu da başarısızlığına yol açacak. Oysa bilim ve teknoloji yalnızca bir yerden bir yere giden köprü değil; dünyadan, ruha giden bir köprüdür de. Anne bir tavuğa bile köpek karşısında üstünlük, zafer sağlayan şey gagası değil, hayatına sinen annelik duygusudur. Oysa, İran'ın hayatında bilim ve teknoloji; damardaki kan gibi; kandaki alyuvarlar, akyuvarlar gibi değil; giysilerdeki yamalar gibi duruyor. Bence, İran öncelik ile; bilimsellik dışı, insanlık dışı, vahşi, barbar, zorbaca, ahlak dışı, vicdan dışı, merhamet dışı idam türlerine son vermeli ve sivil halkını ve hayatı bilim ile bağırına(bağrına) basmalı. İşte o zaman Doğu'nun ve İslam Dünyası'nın simge ve baş ülkesi bile olabilir çünkü en azından Abd sömürgeci, mafya, barbar faşistine baş kaldırma, kafa tutma onurunu, insanlığını, ahlakını, mantığını, felsefesini ve yiğitliğini gösterebiliyor ki bu da tarih, insanlık ve bilim açısından çok önemli bir kazanım, çok önemli bir özelliktir. Bilim, teknoloji, inanç, hayat, toplum; sevgi, vicdan, merhamet, insanlık kokmalı; kan, barut, savaş, öfke, zulüm değil. Gerçekte; İran demek; merhamet ülkesi demek, anlam olarak. Nasıl olmuş da bu duruma gelmiş, anlamıyorum. Spartalı'ların, Sovyetler Birliği'nin yaptığı yanlışı yapıp durmayın. Biraz tarihten ders alın artık. Ancak; düşünürlere, alimlere, bilgelere, felsefeye sırt dönerseniz bu dersi nah ya da zor alırsınız. Yani; değil bir tek İran; tüm Arab ülkeleri bir araya gelseler; değil Abd'yi, İsrail'i bile yenemezler. İnsanlığın, insanların tanışacağı ilk ve son kanlar içinde kalmak, kan içinde kalmak; doğumdaki olmalı. Şimdilik bu kadar. Necdet Gürçiftçi 9-şubat-2013 tarihinde internetde yayınlandı.
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Samimi
  • siirsairii
  • AgahEfendi
  • sidarsevimli
  • meşale
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir