Şiir Defteri

ERDOĞAN'DAN BİLİME DE Mİ MÜDAHALE? (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
23.11.2018 / 00:02
769 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Yargıtay'a laf, Danıştay'a laf, Sayıştay'a laf, Lozan'a laf, Türkçe'ye laf, şimdi de sıra özelde tıppa, genelde bilime mi geldi? Alim olsak yüreğimiz yanmaz. Ancak 'Kitap okumaya zamanım yok' bile denilmişti. Oysa alimlerin okumak ve yazmak dışında şeylere pek zamanıları(zamanları) olmaz. Ve insanı alim, alime değilse; değil %70 halk oyu; %100 halk oyu bile alim, alime yapamaz. Belli ki özgüven tavanda. Yani alimde, alime de bile bu kadar özgüven olmaz. Ben bile bir sözü ya da sözcüğü yazabilmek için bazıan(bazan/bazen) günlerce bazıan aylarca, bazıan yıllarca bekliyorum, düşünüyorum çünkü felsefede, bilimde ve dini tanımlayan Din hadisileri'nde nokta bile önemlidir. Bak; gerçekte 'bazen' ya da 'bazan' değil bazıan'dır, ve bu sonuça yıllarca süren bir zaman sonuçunda ulaştım; ve bakın ki 'sonuc' mu, 'sonuç mu'? Yani Türkçe engin bir okyanus gibidir ve henüz bilinmeyen dev bir hazine gibidir. Yani inanın Türkçe felsefeden ve bilimden daha zordur; şu ülkede bin tane doktor ya da mühendis bulabilirsiniz de bir tane Türkçeyi doğru bilen birini bulamazsınız. Ve Türkçeyi bile bilmeden Türkiye, ülke, devlet kurmaya çalışıyoruz, öyle mi? Ne acı bize. Siyasetin cafcafından olsa gerek. Hem cumhur başkanı hem Akp başkanı ya; acaba hangisi en önde, hangisi en üstte, hangisi en birinci? Ben cumhurbaşkanı-Akp başkanı diyeyim. Ancak 'Akp başkanı' ayrı yazıldığına göre 'Cumhurbaşkanı' da ayrı yazılmalı bence: Cumhur başkanı. Gerçekte doğrusu 'cumhur başkanı'dır, tıpkı 'devlet başkanı' gibi; neden bitişik yani 'cumhurbaşkanı' yazılıyor, anlamak zor. Türkçe kırk kapaklı kutudur, her kapak açıldığında kırk kapak daha açılır yani kırk kapağına bakıp 'Aaa, kapak sayısı azmış' deyip aldanmamak gerekir; beyin de böyledir işte yani Türkçe beyin gibidir gerçekte, ve dünyadaki tek evrensel dildir de yani Türkçe hem her millete dönüşebilir hem de her millet Türkçeye dönüşebilir. Yani dedim ki 'Türk dil kurumu başkanı beni yapın' ancak dinleyen olmadı; ve Türkçe dörtte biri Türkçe, dörtte bri Arabça, dörtte biri Farsça, dörtte biri Batıca bir dil haline gelmekte yani Türkçe metastaza uğramakta adeta, böyle giderse yakında yok oabilir de; bakın devlet kurumularında bile 'Hijyen, etik, aktivite, performans, misyon, vizyon, lansman' var; Arabçanın ve Farsçanın dışında bir de. Bence çocuklara ad olarak 'Türkçe' koyulmalı en başta artık. Cumhur başkanı-Akp başkanı Erdoğan 'Sağlık ve gıda politikaları kurulu'nda, beslenmeyle ilgili olarak 'Birçok alanda vatandaşın aklını karıştıran farklı açıklamalar var. Bu işi çözün' talimatı vermiş. Akıl yani kafa. Kime demiş? Bilimcilere mi, bakanlarına mı, devlet memurularına ve devlet memuresilerine mi? Yani kim, kimler çözecek bu işi? Polis mi, ordu mu, Mit mi, bakanlar mı, milletvekilleri mi, belediye başkanıları mı, muhtarlar mı, kim? Çünkü beslenme konusunda ileri sürümler de kuramsaldır(teoriktir). Yani bu durumda o söz bilime karşı bir söz, davranış, emir özelliğine girer çünkü bilimde kuramlar siyasetin emiri ile çözülmezler. Yani fizik bilimi 'Işık hem tanecik hem dalgadır' dediğinde siyaset 'Ya bunu çözün, vatandaşın kafası karışıyor' diyemez çünkü ışık hem tanecik hem dalga imiş fizik bilimine göre; yani düşünün ki renkler farklı dalga boyularıdır ve ışıktır, demek ki ışık dalgadır da. Yani bilimde zıt birçok şey bile doğru olabilir çünkü doğada, evrende, maddede, nesnel olarak öyledir. Yani bakın, 'Bir sağlık sorununu çözün' değil; 'Bilimdeki farklı açıklamaları çözün' emiri. Yani bilime emir gibi algılanılan bir hal. Yani 'Bilimin değil vatandaşın dediği olur' türü bir düşünmeye neden olabilecek bir hal. Yani cumhurbaşkanının ya da bir siyasetçinin bilimsel kuramlara, bilimsel açıklamalara, bilimsel savlara karışma hakkı var mı, üstelik de bilimci değilken? Yani o söz örnek ki 'Soğan fiyatları çok yüksek, bunu çözün' demek gibi değildir, bilimsel ve bilimin kendi içinde bir konudur. Yani örnek ki bir cumhurbaşkanı ya da devlet başkanı ya da hükümdar bilimcilere örnek ki 'Sıtma sorununu çözün' diyebilir ancak 'Sizin bilimsel açıklamalarınız vatandaşın kafasını karıştırıyor' diyemez, bilime göre. Erdoğan'ın 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz, Türkçeyi terk edelim' sözü; 'İki ayyaş' sözü', başka birçok sözü, ve Lozan anlaşması karşıtı sözleri de vatandaşın kafasını karıştırmıştı. Yani Erdoğan'ın vatandaşın kafasını karıştırma hakkı var da bilimin yok mu? Bu hal 'Dünya dönüyor' diyen Galile'ye alınan tavırı anımsatıyor çünkü o konuda da bilim değil 'vatandaşın kafası' ölçüt alınmıştı; 'vatandaşın kafası' karışmasın istenilmişti. Sokrates konusunda da öyle; o da 'vatandaşın kafası'nı karıştırmakla suçlanmıştı. Bilimde farklılık olması olağandır(normaldir). Bilim siyasi iktidara benzemez; tek seslilik değil çok seslilik ister. Bir üçgenin iç açısılar toplamı hem 180 derecedir, hem 180 dereceden küçüktür, hem 180 dereceden büyüktür. Bunu vatandaşın kafası almayabilir ancak bilimde ölçüt vatandaşın kafası değildir, bilimdir. Yani bilim ve dünya vatandaşın kafasına göre düzenlenemez. Örnek ki toz şeker. Örnek ki Pırof(Prof) Canan Karatay diyor ki 'Şeker en tatlı zehirdir'. Neden öyle diyor? Büyük olasılıkla Amerikan tıpçıları öyle dediği için; peki Canan Karatay'ın evinde mikroskop, deney araçları var mı; Canan Karatay şeker ile ilgili hiç deney yapmış mı; ben tıpçı değilim, bilimci değilim ancak ben şeker ile ilgili, yağlar ile ilgili deneyler yapmaya çalışıyorum çünkü bilim demek ezber değil merak demek yani Amerikalı bilimciler 'Şeker zehirdir' dediğinde bunu hemen bellemek yerine 'Acaba?' deyip bir de ayrıca deney yapmak gerekir. Canan Karatay 'Şeker zehir' diyor ancak Japon tıpçılar da bundan on yıl önce toz şekerin ya da çay şekerinin karaciğerde sirozu önlediğini kanıtlamışlar, farelerde yaptıkları deneylerle çünkü toz şeker karaciğerde kolajeni yok ediyormuş yani karaciğer sirozunun en önemli nedenlerinden birini. Yani bu durumda şeker mutlak zararlıdır ya da mutlak yararlıdır denilemez tıpkı 'Bir üçgenin iç açısıları mutlaka, daima 180 derecedir' denilemeyeceği gibi. Yani vatandaşa 'Güneş sarı değil yeşil' denilse vatandaşın kafası yine karışır; yani vatandaşın kafası karışmasın diye 'Güneş sarı' mı denilecek? Galile 'Dünya yuvarlak ve dönüyor' dediğinde de vatandaşın kafası karışmıştı. Demek ki ne yapacak vatandaş? Kafasının karışmaması için felsefe, bilim ve Din hadisileri ile ilgilenecek, kitap okuyacak. Vatandaş zaten ülke yönetimine siyasetçileri değil de düşünürleri, alimleri, alimeleri, felsefeyi, bilimi, Din hadisileri'ni seçmemekle kafasının karışmasını istemiş ve hak etmiş oluyor. Canan Karatay demiş ki 'Bakın geçenlerde iki genç kalp krizi geçirdi. Biri Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesinde. 22 yaşında üniversite öğrencisi. Dün de Zonguldak'ta bir sporcunun kalp krizi geçirip gittiğini gördük. 22 yaşındaki bir insan niçin kalp krizi geçirir? Altında şekerli gazlı içecekler, özellikle enerji içecekleri yatıyor. Çocuklar zaten heyecanlı, delikanlı bunlar. Maça gidiyorlar, oynuyorlar. Bir de üstüne bu enerji içeceklerini yükleyince kan pıhtılaşıyor, gidiyorlar. Stres de var tabii.'. Peki o gençler sigara ve içki kullanıyorlar mıydı ve kalple ile ilgili genetik ya da kalıtımsal bir sorunları var mıydı acaba? Yani görülüyor ki herşey bir şablona bağlanılmaya çalışılıyor ülkede çünkü felsefe dışlanmış oysa ilkokuldan üniversite sona kadar eğitimin her aşamasında öğretilmesi gereken iki şeyden biri felsefe, biri ceza kanunu, biri Türkçe, biri de dini tanımlayan Din hadisileri'dir. Peki Türkiye'de başkanlık değil cumhurbaşkanlığı var olmasına karşın gerek Erdoğan'ın 'Bana cumhurbaşkanı değil başkan deyin' demesi de, Akp yandaşı medyanın Erdoğan'a cumhurbaşkanı yerine başkan demesi de; ülkede biryanda Diyanet'in, imamhatiplerin, ilahiyatların, biryanda da sütyen-külotlu pılajların(plajların) olması, zinanın ve eşcinsel evliliğin bile serbest olması vatandaşın kafasını karıştırmıyor mu acaba? Belki okullardan evrim kuramı da 'Vatandaşın kafası karışıyor' diye kaldırılmıştır, ve belki 'Andımız' da; ve bu gidişle belki de 'Vatandaşın kafası karışıyor' deyilip(denilip) Görelilik/İzafiyet) kuramı(teorisi) de kaldırılabilir okullardan. Aman, vatandaşın kafasını karıştırmamak gerek; ölçü, ölçüt bu mu yani? Yani şöyle düşünelim örnek ki: Diyelim ki Canan Karatay Akp karşıtı, ve bildiğimiz gibi hamilelere şeker yüklemesine karşı; hamilelere şeker yüklemesi konusunda cumhurbaşkanı Akp yandaşı 10 tıpçı seçebilir ki 'Şeker yüklemesi gereklidir' derler; Akp karşıtı on tıpçı da seçebilir ki 'Şeker yüklemesi yanlıştır' derler; ne olacak şimdi? Yani inançlar ve dünya görüşüleri de bilimcileri etkisi altına alabilir ki bu da çok yanlıştır. Yani deney yapmadan kimse bu konuda mutlak, kesin olarak konuşamaz, hele ki 3-5 gün ya da 3-5 ay içinde asla konuşamaz, ancak kuramsal olarak konuşabilir; ben de zaten Japon tıpçıların deney sonuçlarına göre konuşuyorum ancak bizde 'Tatlı karaciğere faydalıdır' diye ve 'Ye yağlıyı, iç suyu, donarsa donsun; ye tatlıyı, içme suyu, yanarsa yansın' diye iki eski söz var zaten tatlı yani şeker konusunda. Kadıncağızı 'Hamilelere şeker yüklemesi zararlı' dedi diye adeta ruhsal linç etmeye kalktılar; öyle ki kadın 'Bunu ben söylemiyorum, Amerikan tıp dergisileri söylüyor' deyip kendini savunmak, kendini kurtarmak zorunda bırakıldı. Yani ülkedeki şu ünlü 'Batı söylüyorsa doğrudur' yabancı hayranlığı haline sığınmak hali. Yani kadın 'Ben söylüyorum' dese, hepten hapıyutacak(hapı yutacak); 'suçun' yarısını Amerikalılara attı da yarısı üzerinde kaldı, yoksa tümü de onun üzerine kalacaktı. Ülke bu halde işte; birinci tabumuz: 'Yabancı hayranlığı' yani 'Yabancılar söylüyorsa doğrudur, Türkler söylüyorsa yanlıştır' saplantısı, takıntısı, alışkanlığı, yabancı hayranlığı; Atatürk bunu yok etmek için 'Ne mutlu Türküm diyene' ve 'Bir Türk dünyaya bedeldir' gibi sözler söyledi de anlaşılan ki yine de yok edememiş bu hazin 'yabancı hayranlığı'nı. Yani Erdoğan'ın o emirinin yerine getirilebilmesi için belki aylar, belki yıllar süren birçok deneyin yapılması gerekir, ve birçok deney olanağının olması gerekir. Yani bu iş sebze, meyva(meyva) fiyatına ya da yiyeceğe, içeceğe haksız zamlara karşı savaşmaya benzemez. Öyleyse bırakın da biraz kafaları bilim karıştırsın değil mi? Hep siyaset karıştıracak değil ya? Yani Erdoğan sanıyor olmalı ki birbirine zıt iki şeyden ya biri ya öteki doğrudur. Oysa ikisi de doğru olabilir. Yani ya bilim hem 'Şeker zehirdir' hem de 'Şeker zehir değildir' derse? Ne yapalım yani, vatandaşın kafası yine karışık kalacak. Bilim sağolsun. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 22.11.18/23.57
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Samimi
  • siirsairii
  • AgahEfendi
  • sidarsevimli
  • meşale
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir