Şiir Defteri

DÜCANE CÜNDİOĞLU FİLOZOF MU (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
05.02.2020 / 01:16
778 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Mandıra filozofu filımı(filmi) çıkalı filozof olduğunu söyleyenler çoğaldı. Bu filım gerçekte hem felsefeye hem de topluma büyük bir kötülük yaptı çünkü felsefenin ve filozofluğun ilginç ya da hoş ya da güzel sözler söylemek olduğu biçiminde bir yanılgı oluşturdu oysa felsefe de, filozofluk da güzel ya da hoş ya da ilginç ya da doğru söz söylemek sanatı değil bilimdir tıpkı tıp gibi; tıp size güzel sözler mi söylüyor, tıp size güzel sözler söyleme sanatı mı? Dücane Cündioğlu demiş ki 'Türkiye'deki tek filozof benim'. Bu sözü anlamak için önce 'Filozof'un tanımına bakmak gerekir. Türk dil kurumu sözlüğü 'filozof'un gerçek anlamı olarak diyor ki: 'Filozof=Felsefe ile uğraşan ve felsefenin gelişmesine katkıda bulunan kimse, felsefeci, feylesof.'. Bu açıdan bakıldığında; Cündioğlu akademik bir felsefeci değil. Türkiye'de 'felsefe' diye felsefe bilimi değil de felsefe tarihi, felsefe mazisi, felsefecilerin hayatları, felsefecilerin sözleri öğretilmekte yani felsefecilik değil de felsefe öğretmenliği yapmak olduğu için Cündioğlu 'Felsefeci olmayan filozof' türünden olabilir. Eğer yabancı felsefecilerin sözlerinden alıntılar yapmadan yani Türkiye'ye özgünlük ve Türkiye'ye özellik ile bunu yapıyorsa doğrudur, konunun 'Türkiye'deki' yönü ancak filozof olmak ya da felsefe için bu yetmez yoksa düşünen herkes de; göze kulağa hoş gelen sözler söyleyen herkes de filozof olurdu. Kuşkusuz ki felsefenin ilkeleri, kuralları filozofluğu da bağlamaktadır: Mantık, tutarlılık ve gerçekçilik gibi. Yani bu durumda Cündioğlu'nun felsefenin gelişimine katkıda bulunan biri olması gerekir. Acaba Cündioğlu felsefenin gelişimine Türkiye'den ne katkı yapmıştır da kendine 'Filozof' demektedir? Filozofun geleneksel tanımı 'Felsefeci' demek yani felsefede akademisyenliğe neden olmuş kişi olmak ya da felsefede akademisyen olmak gerekiyor, geleneksel anlamda 'filozof' olmak için ancak görülen ki Dücane Cündioğlu ne felsefede bir değişim ya da katkı yapmış, ne de felsefede akademisyen biri. Felsefe bilmeden filozof olunur mu, bence olunur çünkü felsefe bilmek sanıldığı ve öğretildiği gibi felsefe tarihi, felsefe mazisi, felsefe akımlarını, felsefecilerin hayatlarını, felsefecilerin sözlerini bilmek değil mantıklı, tutarlı ve gerçekçi olmaktır yani evrenselliktir; şöyle ki ilk filozof zamanında felsefe yoktu, felsefe tarihi yoktu.Yani filozof olmak felsefe tarihi bilmek değil felsefeye giden yoldur, yöntemdir ve kişiliktir. Sanılıyor ki felsefe felsefe tarihi, felsefe mazisini, felsefecilerin savlarını, felsefecilerin hayatlarını, felsefecilerin sözlerini ezberlemektir; filozofluk da göze, kulağa hoş gelen sözler söylemektir. Gerçek ki Dücane Cündioğlu hoş sözler söylemektedir ancak Dostoveski de söylerdi, Tolstoy da. Eğer filozofluk konular konusunda düşünceler düşünmek, üretmek, söylemek ise aynı şeyleri Hitler de yaptı, Türkçesi ile 'Kavgam' adlı kitabında. Felsefe herşeyden önce insancalık sevgisine, vicdana, merhamete dayanır yoksa Nazi gazetelerinde yazan felsefeciler felsefeci, hoş sözler söyleyenler de filozof olurdu. Bu nedenle Nasreddin(Nasrettin) Hoca da, Ömer Hayyam da filozof değildir; ayrıca, her mantıklı olan kişi filozof olsaydı ortalık filozof dolardı; doğru, güzel, hoş sözler söylemek de mantık ister ancak filozofluk için de, felsefe için de yalnızca bu yetmez çünkü tutarlılık ve gerçekçilik de gerekir yani bilime ve bilimselliğe aykırı olmamak da. Yani filozof ya da düşünür olmak 'düşünmek' değil mantıklı, tutarlı, gerçekçi ve evrensel düşünmektir tıpkı bilim gibi; bu nedenle dini inançların birer ayakları felsefeye, filozofluğa yakındır ancak birer ayakları da hem uzaktır hem de zıt yönde uzaktır çünkü en azından, 'Cehennem' denilen işkencehane, zulümhane yani suçlu da olsalar insanlara işkence, eziyet, zulüm etmek de, bunu savunmak da felsefeye de, bilime de, filozofluğa da aykırıdır, yakışmaz yani dini inanç ile felsefenin, filozofluğun ortaklığı ancak biryere kadar yani sonsuza kadar değil, bu nedenle dini inançlı felsefeci, filozof olmaz ancak alim, alime olur, bilimci de olmaz çünkü bilim de insan sevgisi, iyilik üzerine kuruludur, zulüm üzerine değil; bu nedenle ki ilahiyat fakültesilerinde(fakültelerinde), imamhatip lisesilerinde(liselerinde) dinsiz akademisyen, dinsiz öğretmen olması ne kadar saçma ise felsefe alanında da dini inançlı akademisyenlerin, öğretmenlerin olması o kadar saçmadır. Bu nedenle ki Dücane Cündioğlu'nun filozof olmadığı daha en baştan yani Yeni şafak adlı gazetede yazmış, köşe yazarlığı yapmış olmasından belli çünkü öyle bir gazetede yazmak felsefenin 'sevgi' kavramına ve ilkesine zaten aykırıdır çünkü bu gazete gericiliktir, demokrasi, laiklik, Atatürk ve bilimsellik karşıtlığı yapmaktadır; gericilik felsefeye, filozofluğa aykırıdır çünkü felsefe ve filozofluk ilericiliktir, ilerici olmak zorundadır da yoksa düşünmek, gerçek arayışı, doğru arayışı dünyası olamaz. Örnek ki ben; Atatürk düşmanlığı yapan gazetede de, Muhammed düşmanlığı yapan gazetede de yazmam çünkü Atatürk de, Muhammed de 'Önce ilim(bilim) ve ahlak' yani felsefenin yani doğru düşünmenin temelini, özünü ve amaçını(amacını) belirtmiş insanlardır, ve bunu yapmış ya da buna uymuş insanlara da saygı duymak gerekir çünkü bilim ve ahlak olmadan ne felsefe olur, ne doğru bilim, ne doğru demokrasi, ne doğru laiklik, ne doğru özgürlük, ne doğru vatan, ne doğru ülke, ne doğru millet, ne doğru devlet, ne doğru medya, ne doğru sanat, ne doğru (turizım/turizm), ne doğru ekonomi, ne doğru özel hayat yani felsefe bilime ve ahlaka saygı, sevgi, ilgi duymakla, göstermekle başlar ki bilim ve ahlak yalnızca iyilik, sevgi değil vicdandır da yani bu durumda açık ki örnek ki öz bebek kardeşlerini, öz çocuk kardeşlerini yani bebekleri ve çocukları bile öldürtmekten çekinmemiş sultanları baştaçı(baştacı) etmek felsefeye de, filozofluğa da, bilimciliğe de yakışmaz, ve aykırıdır da. Doğru ya da güzel ya da hoş sözler söylemek tek başına ne felsefedir, ne filozofluktur. Felsefe herşeyden önce, mantık ve tutarlılık içeren, evrensel ve zorunluluksal bir sistemdir; yani doğru ya da güzel ya da hoş sözlerin rastlantısallığı değil. Yani felsefede; burada böyle, şurada öyle konuşulmaz; her sözün ve her sözcüğün mantık ve tutarlılık ile de, bilim ile de hesabı verilir yani felsefe matematik gibidir de. Örnek ki Dücane Cündioğlu'nun göze, kulağa hoş, doğru gelen bazı sözlerini inceleyelim: 1- Demiş ki 'Ben konuşmamış muhatabımın seviyesine göre değil kendi seviyeme göre yapıyorum'. Bu söz iki açıdan da yanlış çünkü felsefe temel olarak, ve yetişkinler arasında, kimsenin seviyesine göre değil felsefenin kendisine göre yapılır yani felsefede 'Bana göre, sana göre, ona göre' yoktur, ya kişinin kendi seviyesi yetersiz ise?; ikincisi de bu durumda Dücane Cündioğlu çocukları dışlamış olmakta çünkü konuları onların seviyesine göre anlatmak gerekir. 2- Demiş ki 'Filozof bildikçe ölür, derviş öldükçe bilir'. 'Bilmek' gerçeklikleri ve doğruları bilmek ise; doğru, filozof bildikçe ölür çünkü hem sürekli gerçekleri ve doğruları anlar hem de dünyanın yalanlığını anladıkça, öğrendikçe dünyadan uzaklaşır ancak derviş öldükçe bilmez çünkü ölmek bilime gitmez yani dervişlik bilime gitmez, bilime götürmez, bilimci yapmaz çünkü dervişlik zaten bilimdışı, doğaüstü bir dünyaya sarılıştır; derviş öldükçe ancak neyi bilir, kendi bilimdışı, doğaüstü inancının doğru olduğu sanısını doğru bilir. Yani felsefe bilime giden yoldur ancak dervişlik bilimdışılığa giden yoldur yani filozofluk ile dervişlik uyulamaz, kaynaşamaz, eşitlenemez. Görülmekte ki Dücane Cündioğlu'nun ikili sözlerinin ilklerinde mantık, bilimsellik, gerçekçilik var ancak ikinci sözlerinde mantık yok, bilimsellik yok, gerçekçilik yok; bilim de, felsefe de, mantık da böyle bir durumu ne içerir ne bağışlar ne görmezden gelir çünkü felsefe de matematik gibidir yani matematik de örnek ki '95' yerine '9.5' yazılsa oluyor mu, olmuyor yani matematikte bir noktanın, virgülün bile önemi var, felsefede de var; bu nedenle ki felsefe katılaşmış, sabit bir yeryüzü gibi değil fokur fokur kaynayan, sürekli hareket halinde güneş gibidir. Doğru, güzel, hoş sözler söylemek yazarların da, şairlerin de haklarıdır e yaptıkları şeylerdir zaten. Yani Dücane Cündioğlu göze, kulağa hoş gelen, doğru gelen sözler söylemekte, tümceler yazmaktadır ancak filozof değil göze, kulağa hoş gelen, doğru gelen sözler de söylemekte olan; göze, kulağa hoş gelen, doğru gelen tümceler yazmakta olan 'entel' denilen ve edebiyatçı yazar türü bir yazardır. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 5.2.20/01.16
Düzenleme: 05.02.2020 / 01:23
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Samimi
  • siirsairii
  • AgahEfendi
  • sidarsevimli
  • meşale
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir