Şiir Defteri

ANADOLU VE İSTANBUL FETİH Mİ EDİLDİ İŞGAL Mİ EDİLDİ? (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
30.06.2019 / 00:31
740 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Hani; Atatürk ve Türkiye düşmanıları(düşmanları) soruyorlar ya 'Lozan zafer mi, hezimet mi?' diye; biz de onlara soralım 'Anadolu ve İstanbul fetih mi edildi, işgal mi edildi?' diye. Türkiye'deki Türklerin başlarının birinci belası 'Yabancı hayranlığıdır, yabancılara özenmektir' ki bu Türkleri Orta Asya'dan buralara kadar getiren de budur; bilim ya da keşif merakı değil. Bu bela günümüzde de artan bir hızla sürmektedir öyle ki Türkiye Arabça, Farsça sözcüklerden sonra bir de 'Hijyen, etik, misyon, vizyon, aktivite, performans, lansman' gibi Batı sözcükleri ile dolmaya başladı yani Türkiye Türklerine denilmektedir ki 'Türküm de ancak Türkçe değil Arabça, Farsça, Batıca konuş'; bunu kim diyor, siyasetçiler diyor, Atatürk demiyor çünkü Atatürk Türk dil kurumu'nu kurdurdu; Latin harfleri denilen harfler de gerçekte Türkçe harflerdir. Türkiye'de tuhaf bir kitle var; 'Türküm' deyip Türkçeyi dışlayan, 'Müslümanım' deyip Hıristiyanlar(Hristiyanlar) gibi yaşamaya çalışan örnek ki hem 'Türküm' ya da 'Müslümanım' deyip hem de bayların(erkeklerin) içinde bikini, mayo denilen sütyen-külot çıplak dolaşanlar; kamusal alanlarda açıksaçık ya da daracık, cinsel sunumlu, cinsel tahrikli giysilerle dolaşanlar; anlamıyor olmalılar ki Türklükte de, Müslümanlıkta da ilk önemli şeylerden biri ahlaktır, edebtir, namustur, utanmaktır yani önce kendi içinde mantıklı ve tutarlı olmaktır. Kuşkusuz ki Atatürk'ün de bu konuda yanlışı oldu örnek ki özelde mayoya, genelde ise ahlaka aykırı giyimlere karşı çıkmayıp; örnek ki sigaraya, içkiye yani sağlığa zararlı şeylere ya da dine aykırı şeylere karşı çıkmayıp ki Atatürk düşmanıları(düşmanları) da zaten varlıklarını ve güçlerin buralardan almaktadırlar ancak unuttukları birşey var: Atatürk yanlışları olduğunu kabul eden, dolayısı ile onları yapmayı red edebilecek birinsandır(bir insandır) yani Atatürk günümüzde yaşamakta olsa idi sigaraya, içkiye, bikiniye, mayoya, ahlaka aykırı modaya kesinlikle karşı çıkardı ki bu nedenle zaten 'Benim sözlerimle bilimin sözleri çelişirse beni değil bilimi dinleyin', 'Ben insanın/sıporcunun, sıporcunun, siporcunun ahlaklısını severim/isterim' ve 'Ahlaksız birmillet(br millet) kalkınamaz' demiştir yani bilime ve ahlaka sahiplenen birinsan kuşkusuz ki bikiniye, mayoya, ahlaka aykırı giyime, sigaraya, içkiye karşı çıkardı, üstelik te yanlış, kötü, acı, insanlıkdışı, ahlakdışı sonuçlarını gördüğünde ki öteyandan(öte yandan) zinayı suç olmaktan çıkaran, eşcinselliğe evlilik hakkı bile veren, pılajlarda(plajlarda) utanmazlığı, ahlakdışılığı, çıplaklığı yasaklamayan Atatürk değil, Atatürk karşıtı, Osmanlıcı, Arabçı Akp'dir yani bu durumda Atatürk'e bir kez karşı olmak gerekiyorsa Akp'ye on kez karşı olmak gerekir. Felsefe, bilim, din, ahlak dürüst ve gerçekçi olmayı ister. Dürüst olmak yalnızca güvenilir olmak, ahlaklı olmak değil mantıklı ve tutarlı olmaktır da; gerçekçi olmak ta öyle. Bu nedenle ki dürüst ve gerçekçi olmadan felsefe, bilim, din, ahlak mantıklı ve tutarlı da olmaz yani doğru ahlak keyfilik değil mantık ve tutarlılıktır. Kimsenin hakkını yememek ve yalan söylememek gerekir. Öyle ise fetih konusunda da dürüst ve gerçekçi olalım. 'Anadolu'nun fetihi(fethi', 'Türkler şurayı fetihledi', 'Türkler burayı fetihledi', 'Osmanlı şurayı fetihledi', 'Osmanlı burayi fetihledi' diye yazıyor tarih kitabıları(kitabları). Türk dil kurumu 'Fetih bir şehir ve ya ülkeyi savaşarak alma' diyor; 'İşgal biryeri ele geçirme' diyor. Türk dil kurumu'na göre fetih de işgal de Arabça sözcükler. Yani bu durumda işgal sözcüğü fetih sözcüğüne göre çok masum. Ancak tuhaf birdurum(bir durum) var: 'Türkler/Osmanlılar Konstantinopolis'i/İstanbul'u fetih etdi(etti)' deniliyor ancak 'Yunanlılar İzmir'i işgal etdi' deniliyor tarih kitabılarında(kitablarında). Yani Türklerin ya da Osmanlıların yaptığı fetih ise düşmanların yaptıkları aynı tür şey neden 'işgal' oluyor. Yine tuhaf birşey ki '1. Haçlı seferi', '2. Haçlı seferi' deniliyor, üstelik de bizim tarih kıtablarında(kitaplarında) yani neden 'saldırı' denilmiyor da 'Sefer' deniliyor çünkü 'sefer' 'Yolculuk' demek Türk dil kurumu'na göre, bu kuruma göre 'sefer' de Arabça sözcük yani bu durumda Haçlılar ya da Avrupa masum gösterilmiş yani 'yolculuk' yapmış gibi gösterilmiş olmuyor mu? 'Türkler Anadolu'yu işgal etmedi, fetih etdi', 'Osmanlı İstanbul'u işgal etmedi, fetih etdi' deniliyor oysa 'işgal etdi' denilse Türk dil kurumu'nun bu iki sözcüğe verdiği anlama göre daha masum olacak çünkü hem fetih 'savaş'la da olsa başkalarına ait yerleri yani başkalarına ait olan yerleri ellerinden zorla almak oluyor ki bu dine aykırıdır yani savaş birşeyi masum, temiz, haklı, doğru, iyi yapmaz ki hep dediğim gibi gerçekte savaş 'savunmak' demektir çünkü 'sav' sözcüğünden gelir, yani 'savaşmak', 'savaş' denilen şey gerçekte 'salaş'tır yani saldırmak çünkü saldırmak sözcüğüne savaş değil salaş sözcüğü uyar ki o zamanlar Türkler Anadolu'da yaşamadıkları için Anadolu denilen bu topraklara saldırmış oluyorlar yani ortada birsavaş(bir savaş) yok, 'salaş' var. hem de 'işgal' savaşsız/salaşsız da olabiliyor Türk dil kurumu'nun tanımına göre. Sorun Türkçeyi doğru ve iyi bilmemek; Türkçeyi yani Türklüğü başka milletlerin dilleri ile yapmaya, konuşmaya, var etmeye kalkmakta. İşgal ve fetih sözcükleri Arabça imiş yani Arabça ile Türkçye yapılmaya çalışılıyor Türkçe diye, yani en büyük ve ilk büyük yanlış burada. 'Mekke'nin fetihi' fetih sözcüğünün anlamı ve Arablar açısından doğru birtanımdır(bir tanımdır) çünkü Mekke zaten Arabların idi oysa Anadolu, Türkiye denilen bu topraklar Türklerin de, Osmanlı'nın da değildi yani Arablar Mekke için fetih sözcüğünü kullanıyorlarsa Türkler ve Osmanlılar Anadolu için fetih sözcüğünü kullanamazlar çünkü içerikler farklı. Türk dil kurumu sözlüğü 'İşgal bir yeri ele geçirme' diyor, peki 'Bir yeri ele geçirmek' nasıl olur; 'Yunanlılar İzmir'i işgal etdi' sözüne bakılırsa işgal de bir ili ya da bir ülkeyi elegeçirmektir ve bu durumda, işgal edilenlerin işgal edenlere karşı savaşmaması işgali masum, haklı, doğru, iyi birşey yapmıyor demektir. Yani Mekke zaten Arabların idi, İzmir de daha önceleri zaten Yunanlıların idi yani bu durumda Arabça açısından Yunanlılar İzmir'i işgal değil fetih etmiş olurlar çünkü kendilerine yani atalarına ait birşeyi almaya çalışıyorlar oysa Türklerin, Osmanlıların bu topraklarda kendileri de, ataları da yokdu(yoktu). Yani Yunanlılar İzmir'i işgal etmişse Türkler Anadolu'yu fetih etmiş demek olur; Arablar Mekke'yi fetih etmişse Türkler Anadolu'yu işgal etmiş demek olur Arabça açısından yani Arabça açısından ya Arablar Mekke'yi işgal etmiştir ya da Yunanlılar İzmir'i fetih etmiştir; İzmir'in eski adı da zaten 'Smyrna'; yani Arabların zaten kendilerine ait olan Mekke'yi almaları fetih ise Yunanlıların da atalarına ait olan İzmir'i almak istemeler de fetih yapmaya çalışmak olur Arabça açısından ki zaten çokbilmiş birileri İzmir'e 'Gavur İzmir' demiyorlar mı, Müslümanlar fetih etmeye çalıştıkları, puta tapanların elindeki Mekke için asla 'Gavur Mekke' dememişken? Yani Anadolu'nun ya da Türkiye'nin Osmanlı ve Atatürk öncesi Türkler açısından pek savunulacak birdurumu(bir durumu) yok. Yani 'Türkler Anadolu'yu fetih etdi', 'Osmanlı İstanbul'u fetih etdi' demek yerine yani 'fetih' sözcüğü yerine başka bir sözcük ve türkçe sözcük bulmak zorunludur yani Arab sözlüğü ile Türkçe ve Türklük olmaz çünkü eğer Arablar Mekke'yi fetih etmiş' ise bu durumda tarih de 'Yunanlılar İzmir'i fetihe gitdi' der, 'Mondros anlaşması ile Anadolu işgal edildi' değil 'Mondros anlaşması ile Anadolu fetih edildi' der. Yani gerçekçi olmak isteniyorsa önce Türkçeye sahip çıkılmalıdır, 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz, Türkçeyi terk edelim' denilmemelidir çünkü Türkçe terk edilirse görülmekte ki akıl, mantık, gerçekler, doğrular, tarih, bilim, felsefe de terk eder; bu nedenle ki Türkçe Atatürk için çok önemli ve çok değerli idi, bu nedenle de Atatürk Türk dil kurumu'nu kurdurdu. Yani açık ki 'fetih' sözcüğü açısından da, işgal sözcüğü açısından da, Orta Asyacı Türkler açısından da, Osmanlı açısından da Atatürk Türkiyesi öncesi dönem, zaman pek de olumlu değil. Ancak Mustafa Kemal dönemi durumu kurtarıyor çünkü Mustafa Kemal Anadolu'yu ne fetih etdi ne işgal etdi; Mustafa Kemal yalnızca kurtardı. 'Kurtarmak' açısından Orta Asya Türklüğü de, Osmanlı da aklanabilir çünkü onlar da bu toprakları ve bu topraklarda yaşayan insanları Bizans zulümünden, vahşetinden kurtarmış oldular yani Bizans'a göre daha medeni, daha insani, daha mantıklı, daha meden birdüzen(bir düzen) getirmiş oldular bu topraklara ancak 'kurtarmak' sözcüğü kullanılmalı 'fetih' ya da 'işgal' sözcüğü değil; zaten Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türkiyesi'n kurtaran da bu 'kurtarmak' sözcüğü yan 'Mustafa Kemal fetih etdi' denilse iş yine yaş olacak, bu nedenle ki Atatürk 'Yurtda(Vatanda) sulh(barış), cihanda(dünyada) barış' demiş olmalıdır yani bu sözün anlamı 'Biz fetihçi de, işgalci de değiliz; bizim başkalarının vatanlarında gözümüz yok' demektir gerçekte yani bu durumda 'Yurtda sulh, cihanda sulh' sözüne karşı çıkmak, bu sözü dışlamak, bu sözü küçümsemek 'Bizim sizin vatanlarınızda gözümüz var' anlamına gelir ki itiraf etmese de Akp'nin Bop eşbaşkanlığı mantık olarak bu anlama gelmektedir ancak tarih fetih edenlerin de, işgal edenlerin de yani başkalarının vatanlarında gözleri olanların hazin sonları ile doludur yani Atatürk akıllı, mantıklı, tutarlı, bilimsel, gerçekçi, ileriyi gören birinsandı(bir insandı), siyaset ise uzağı görmek değil yakına yani nefse yenilmek sanatıdır. 'Mekke'nin fetihi'ne bakarsak iki şey görürüz: 1- Mekke düz biryerdir., 2- Mekke'nin fetihinde tam bir savaş olmamış yani Mekke'ye dört koldan saldırılmış ancak yalnızca bir kol putçuların direnişi ile karşılaşmış. Yani Mekke fetihi 'düzlük' içerir; hem coğrafi düzlük çünkü çölde, hem de direnişsizlik olarak düzlük; oysa Türkler Anadolu'ya girerken, Osmanlı İstanbul'u alırken ne coğrafi düzlük vardır ne direnşsizlik vardır yani Arabların kullandığı birsözcük(bir sözcük) öylesine alınıp 'Ben yapdım oldu' mantığı ile kullanılamaz çünkü her dil yalnızca dil değil kendine ait, kendine özgü kültür de; sözcükler önce dil felsefesinden, dil mantığından, dil biliminden ve dil matematiğinden geçmelidir yani ne başkalarına ait sözcükler oldukları gibi alınıp kullanılmalıdır ne de kafayagöre(kafaya göre) sözcük üretilmelidir/türetilmelidir. Ancak; Atatürk için 'kurtardı' denilir, Alparslan için de 'kurtardı' denilir ancak öz bebek kardeşlerini, öz çocuk kardeşlerini, öz annelerini, öz babalarını, öz evladlarını, öz çocuk torunularını bile öldürtmekten çekinmemiş; çolukçocuk demeden, hamile mamile demeden, genç yaşlı demeden binlerce Türkü kılıçdan geçirtip öldürtüp kuyulara doldurtduğu için 'Kuyucu' diye anılan Türklüğe de, dine de aykırı 'Murad paşalı Osmanlı hanedanlığı' için, ve Abd Haçlısı Bop'a eşbaşkan olup Arab ülkelerinin, Müslüman ülkelerinin darmadağın edilmesine ortak olan Akp için nasıl 'kurtarıcı' denilecek? Ancak; Anadolu'nun işgal edilmiş de, fetih edilmiş de olması gerçekte iyi birşeydir çünkü buralarda eskiden yani Türklerden önce yaşamakta olan halklarla uyum, birlik, dayanışma, bilimsel ve ahlakçı insani birülke(bir ülke) yaratmak için işbirliği olanağı verir, hükümdarlık hakkı vermese de yani bu topraklarda Türklerin yapması gereken şey bu topraklara felsefe, bilim, ve Din hadisileri yani bilimsellik, mantık, ahlak, vicdan, medenilik, barış, huzur, güven, dostluk, evrensellik, dünya önderliği, insanlık önderliği katmaktır, hükümdarlık kavgası yapmak değil; yani bu topraklarda, bu topraklarda yaşayanlarla birlikte bilimsel, ahlakçı, medeni yeni birülke(bir ülke), yeni birdünya(bir dünya) yaratmaktır, ancak bu biçimde olarak Türkler fetihçi ya da işgalci değil de kurtarıcı olurlar yani bu topraklarda Türkler siyasete ve özel sektöre değil felsefeye, bilime, Din hadisileri'ne, dostluğa, kardeşliğe sarılmaya; 'Sen, ben, o'ya değil 'Biz'e sarılmaya; ülkeyi felsefe, bilim, ve Din hadisileri altında yani insanlığın ve tarihin red edemeyeceği şeyler altında toplamaya zorunludur tıpkı Atatürk'ün yaptığı gibi; yoksa fetih de olsa, işgal de olsa açık ki tarih Türkleri suçlamaktan ya da kötülemekten çekinmeyecektir; bu nedenle öncelikle Osmanlıcı, ırkçı siyasi partiler, örgütlenmeler ve ahlaka aykırı yerler hemen kapatılmalıdır, akıldışı-bilimdışı şeyler hemen yasaklanmalıdır, ve Türkiye felsefe, bilim, Din hadisileri, insanlık, tarih açısılarından doğru bir alanda toplanmalıdır, birleştirilmelidir; gerçek ki zaten siyaset toplumları parçalar, böler, yönetir, özel sektör de zaten vatan, millet, akıl, mantık, ahlak, vicdan, insanlık tanımaz; akıldışı-ahlakdışı moda, akıldışı-ahlakdışı medya ve akıldışı-ahlakdışı turizım da öyle. Gerçek ki bu topraklar felsefenin, bilimin ve Din hadisileri'nin güneşi ile aydınlanmadıkça hep yanlışın ve kötülüğün karanlığı içinde olacaktır. Akp lider olabilir ancak görülen ki asla 'kurtarıcı' olamayacak. Açık ki Atatürk'e düşman olmak ne akıl işidir ne ahlak işi. Gerçek ki Türkiye önce Türkçeyi doğrudüzgün(doğru düzgün) var etmeli, yaratmalı, üretmeli; sonra dünyaya bakmalıdır. Ekonomi ya helaya ya çöpe atılacak şeyler, siyaset ya helaya ya çöpe atılacak yalanlar üretir ancak dil felsefe, bilim, düşünülecek şeyler üretir; siyasete ve özel sektöre değil Türkçeye, felsefeye, bilime ve dini tanımlayan Din hadisileri'ne sahip çıkılmalıdır; özel sektörün dünyası cep denilen, siyasetin dünyası sandık denilen karanlık dünyalardır çünkü, felsefe, bilim, Türkçe, Din hadisileri ile aydınlık dünyalar değil; zaten felsefenin, bilimin ve Din hadisileri'nin olmadığı her dünya karanlık dünyadır. Bu topraklarda; felsefenin, bilimin ve Din hadisileri'nin önderliğinde, bayrağı altında, koruması altında, güvencesi altında, güneşi altında, anayasası altında, kahramanlığı altında; bu topraklardaki her halkça, her kavimce, her milletçe ortak bir ülke yaratılmalıdır; tek doğru çözüm budur. Güneşin olmadığı yerde güneş olmaz ve insanlığın tek ruh güneşi felsefe, bilim, ve Din hadisileri'dir; ve böyle birülke hem insanlığın merkezi, önderi, lideri, birleştiricisi hem de dünyanın merkezi, önderi, lideri, birleştiricisi olur. Bölenlerin karşısında oluni birleştirenlerin yanında olun ki sizi birleştirecek en büyük gerçek felsefe, bilim, ve Din hadisileri'dir; felsefede, bilimde ve Din hadisileri'nden toplanın, birleşin, örgütlenin, dayanışın; pusulanız Din hadisileri, haritanız felsefe, geminiz bilim, giceceğiniz yer insanca birdünya olsun. Ödün vermeden ne yaşanır ne ölünür. Ödünler de felsefe, bilim, Din hadisileri'ne aykırı değil uygun olmalıdır. Necdet Gürçiftçi Bağımsız, özgür, bilimsel, tarafsız; hiçbir dini inançtan ve hiçkimseden yana olmayan dinli ve bilge İnternette yayınlandığı zaman: 30.6.19/00.31
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Samimi
  • siirsairii
  • AgahEfendi
  • sidarsevimli
  • meşale
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir