Bir gemideyiz şimdi,
Zamanın rüzgârıyla dolmuş yelkenler,
Görünmeyen sahillere sürükler bizi.
Her soluk, bir kürek darbesi
Ve her adım, sonsuzluğa atılan
Sessiz bir izdir artık.
Gökyüzü usulca fısıldar:
"Bu yol dönüşsüzdür."
Bulutlar kandil gibi yanar gecenin koynunda,
Yıldızlar pusulamız,
Ama hangi yıldız gösterir
Ölüme açılan o saklı limanı?
Ruhumuz,
Bir mendil gibi sallanır
Sonsuzluğa veda edercesine,
Ve dalgalar,
Bir sır gibi taşır bizi
Bilinmeyen kıyılara.
Seyrimiz vuslata,
Fakat her rota ayrılıkla mühürlenmiş.
Bir yudum umut kalmış avuçlarımızda,
Ve her dalga,
Alıp götürür geride kalanları,
Anıları, sözleri, yeminleri...
Menzile giden bu gemide,
Kaptan rüzgâr,
Ve biz yolcular,
Hikâyemizi ardımızda bırakan
Birer sessiz göçebe.
Rıhtım uzakta kalmıştır artık,
Ne el sallar geride kalan,
Ne de gözyaşı durdurur bu yolculuğu.
Bir seher vakti
Ya da bir gurup vaktinde
Varırız elbet o kapıya.
Kim bilir,
Belki de liman,
Topraktan daha yumuşaktır ayaklarımıza,
Ve sonsuzluk,
Bir ana kucağı gibi sarar bizi.
Menzile giden gemideyiz,
Ruhumuzun yelkenleri dolup taşar.
Her nefes,
Ezelî bir yankıdır kalbimizde,
Ve biz,
Bir damla sonsuzluk içmişizdir zaten
Bu yolculuk başlamadan evvel. Düzenleme: 29.11.2024 / 10:27