Şiir Defteri

ANAYASA İHTİYAÇ MALZEMESİ DEĞİLDİR (DENEME)

Yazan: Birturkbilgesi
11.04.2018 / 02:56
1162 kez görüntülendi
0 yorum yapıldı
Ülkemizin tek bir şeye gereksinimi var ya da ülkemizin en çok gereksinim duyduğu şey felsefe, bilimsellik, düşünürler(filozoflar), alimler, bilgelerdir. Bu gerçeği ülkemize, toplumumuza, halkımıza, üniversite okumuş insanlarımıza, üniversitelerimize, liselerimize, medyamıza, hukukumuza, demokrasiye bunu anlatabilmek; ülkemizi, toplumumuzu, halkımızı, üniversite okumuş insanlarımızı, eğitimimizi, hukukumuzu, demokrasiyi, uygarlığı, özgürlüğü felsefeye, düşünürlüğe(filozofluğa), alimliğe, bilgeliğe yönlendirmek için isimimin(ismimin) altına bile yazıyorum yoksa hava atmak, kibir, zartzurt(zart zurt) için değil ki sanırım bunu anlamamakta ısrar eden akılıeveller(aklı eveller) var. Onlar herşeyden önce şunu öğrenmeliler ki düşünür, alim, bilge insan hiçkimseden övgü, ödül beklemez ve hele cahillerin, felsefe bilmeyenlerin, bilim bilmeyenlerin, bilimsellik bilmeyenlerin, nitel olmayanların, nefse esirlerin övgüleri ile asla mutlu olmaz, üstelik de acı, hüzün duyar çünkü onların istedikleri şey övgü değil insnaların, toplumların, halkların, insanlığın, dünyanın felsefel, bilimsel, insanca olmasıdır. Bu ülkeye Aristo'lar, Sokrat'lar, Platon'lar, Goethe'ler, Nietzsche'ler, Marx'lar değil bu ülkeye bu ülkenin insanları düşünürler, alimler, bilgeler gerek çünkü anlaşılamayan konu şu ki felsefe, bilim öğrenmek değil 'olmak'tır; el şeyiyle de kendin olamazsın. Bu ülke, insanlık, felsefe, bilim, din sizden sağcı, solcu, dinli, dinsiz, komünist, milliyetçi olmanızı ve başkaları olmanızı değil kendiniz olmanızı istiyor. En sevdiğim, en doğru bulduğum hadislerden biri de 'En çok acıdığım insanların başında cahiller içindeki alimler gelir' hadisidir. Gerçekten de felsefe, bilim bilmeyenler; bilimsel olmayanlar; mantıklı olmayanlar; kitap okumayanlar; nefse esirler içinde çektiğim acıyı yüz yıl hücre hapisinde(hapsinde) kalsam çekmem. Ülkemize, halkımıza, toplumumuza öğretilen, koşullanan şeylerden biri de akıl isteyen şeyleri hep başkalarından, yabancılardan, Batıdan, Doğudan istetmek, bekletmek, umdurmak yozluğu ve ihanetidir. Bu yüzden; hayatında hiç esir(köle), sömürge olmamış bu ülkenin dilinin Türkçe sözcüklerden çok Arabça, Frasça, İngilizce, İtalyanca gibi yabancı sözcüklerle dolu olması çok tuhaftır. Hem felsefe, bilimsellik, mantık, tutarlılık bilmeyip hem de sırf yerli olduğu için, sırf Türkiyeli olduğu için, sırf görüşlerine-inançlarına karşı olduğu için bu ülkeye düşünürlük(filozofluk), alimlik, bilgelik, felsefe, bilim alanlarında zerre bir katkı sunmak için içtenlikle, yiğitlikle didinen insanlara saldırmayı, çamur atmayı kendilerine nefs, zevk, heves, mutluluk, başarı edinmiş zavallılar var. Atatürk'e düşman insanların görüşlerine, ruhlarına, kişiliklerine nasıl hak, değer vereceksin? Öte yandan bilip bilmeden 'Din afyondur' diyen insanların görüşlerine, ruhlarına, kişiliklerine nasıl hak, değer vereceksin? Felsefede, bilimde, bağımsızlıkta, özgürlükte, özgünlükte birleşmek yerine düşürmüşleri bizi birbirimize, bindirmişler bir alamete. Kendime bilge demenin asıl nedeni bilge olduğumu anlatmak değil ülkemizde felsefeye, bilime, bilimselliğe ve bundan da önemlisi düşünürlüğe(filozofluğa), alimliğe, bilgeliği ülkeyi yönlendirmek içindir ve bundan da önemlisi bağımsız, özgür, özgün düşünürlüğe, alimliğe, bilgeliği yönlendirmek içindir yani Batı ya da Doğu dalkavukluğuna değil; bir düşünür, alim, bilge herşeyden önce bağımsız, özgür, özgün olmalıdı ki zekası, dahiliği buradan belli olur. Yani 'savım, kuramım' diyorsam bunun bir amaçı da üniversite okumuş insanlarımızı sav, kuram üretmeye yönlendirmektir. Yani felsefe, düşünürlük, alimlik, bilgelik yabancıların sözlerini, savlarını, düşüncelerini orayaburaya(oraya buraya) yazmak değildir. Ülkemizin, halkımızın çok önemli ve acil tedavisi gerekli bir hastalığı vardır: Yabancı hayranlığı ya da yabancı sevgisi ya da yabancı tutkusu ya da yabancı bağımlılığı ki bu halkın en dibinden, siyasetin üstüne kadar egemendir, egemen yapılmıştır ülkemizde. Büyük dahi, büyük önder Atatürk ülkemizi kurtarmıştır ancak sonrakiler yine kurtulmadan önceki aynı yere getirmişlerdir; aynı yere geleceksen kurtulmanın, kurtarmanın ne anlamı var; demek ki kurtulmanın üzerine artı değerler eklememiz gerekir ki bu da herşeyden şu yabancı hayranlığı illetinden kurtulmakla olur. Bu yüzden açıkça diyorum ki Abd'ye de, Ab'ye girmeye de karşıyım; hiçkimse bizden daha akıllı değil çünkü akıl denilen şey herkese açıktır, kimsenin tekelinde, soyundasopunda(soyunda sopunda), ırkında, kökenlerinde değildir. Son zamanlarda hem felsefe bilmeyip hem de topluma akıl vermekten öte akıl hocalığı yapmaya kalkan kişiler var. Yani insan onları gördükçe, onlara baktıkça; düşünür, alim, bilge, akıl hocası, toplum önderi olmak için üniversite, binlerce kitap okumaya gerek yoksa neden ben bunca emek verip üniversite, binlerce kitap okudum diye düşünüyor. Yani okumadan, öğrenmeden düşünür, alim, bilge, akıl hocası olunacaksa felsefeye, bilime, bunca kitapa, bunca üniversiteye ne gerek var? İşte bu tip insanlar kalkmışlar şimdi de 'Anayasa gelişen ihtiyaçlara cevap vermelidir' diye bir tuhaf genelleme yapıyorlar. Kuşkusuz ki ihtiyaç dedikleri, ihtiyaçları da felsefe, bilim, bilimsellik, mantık, demokrasi, özgürlük gibi şeyler değil kendileri ve özellikle de taktıkları 'başkanlık sistemi' denilen şey. Bizim oralarda bir söz vardır: 'Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş'. Sen bir kere anayasa, demokrasi, özgürlük, uygarlık, insanca olmak, insan hakları, felsefe, bilim, bilimsellik, mantık, tutarlılık ne bilmiyorsun ki anayasa yapasın ya da gerçek, doğru anayasayı yapasın. Anayasa ne yama üstüne yama atılacak bir bohçadır ne de ihtiyaçlara göre davranacak bir Avm'dir. Gerçek, doğru, felsefel, bilimsel, nitel anayasa bir kez hazırlanır ve sonsuza kadar aynı kalır tıpkı bilimlerin ve dinlerin ilkeleri, kuralları, yasaları gibi yani öyle çağa mağa göre, duruma göre, güne göre, iktidara göre, çıkarlara göre, ihtiyaçlara göre değişmez. Gerçek, doğru, felsefel, bilimsel, nitel bir anayasa ancak felsefe ile hazırlanır yani siyasetçilerle, halkla değil. Felsefel bir anayasayı hazırlamaya ne kitap bile okumayan siyasetçilerin ne kitap bile okumayan halkların hakkı ve olanağı vardır. Gerçek, doğru, kalıcı, sonsuz anayasa ancak felsefe, bilim ile hazırlanmış; felsefeye, bilime bağlı anayasadır yani düşünür, alim, bilge işidir. Şöyle bir çevrenize bakın; kaç siyasetçi, kaç kişi felsefe, bilim biliyor, kitap okuyor; düşünür, alim, bilge? Anayasa hazırlamak, yazmak oy kullanmaya, seçim sandıklarına, eşya taşımaya benzemez. Felsefe, bilim size öyle bir anayasa hazırlar ki sonsuza kadar aynı kalır, değişmez. Gerçek, doğru, felsefel, bilimsel, nitel bir anayasa hiçkimsenin ihtiyaç malzemesi değildir; yalnızca felsefedir, bilimdir ve bunlar da hem bilgi hem cesaret ister. Felsefe size beş-on maddelik öyle bir anayasa hazırlar ki dünya yıkılsa o yıkılmaz. Yani herşeyden önce doğru şeyleri doğru yerlerde aramak gerekir ve doğru anayasanın yeri de felsefedir, bilimdir, düşünürlerdir, alimlerdir, bilgelerdir; siyasetçiler, halk, seçim sandıkları değil ancak var oluşunu kendi düşünürlerini, alimlerini, bilgelerini yetiştirmek yerine Batının, Doğunun arkasına takılmakta bulmuş ve çocuklarına bile yabancı adlar koyan bir ülkenin kendi düşünürlerini, alimlerini, bilgelerini nereden bulacaksın. İşte bunun için yıllardır basbas(bas bas) bağırıyorum 'Önce felsefe, önce bilgelik!' diye. Zora düştünüz mü Orta Asya'daki vatanınızı terk edin buralara gelin; harflerinizi gidin Batıdan alın; hukuka ihtiyaçınız(ihtiyacınız) oldu mu gidin Batıdan alın; felsefe diye Batıya, Doğuya sarılın; dininizi gidin Arablardan alın; ilaçlarınızı, teknolojinizi Batıdan alın; sanatınızı, kültürünüzü Batıdan alın, Arab'tan alın; nasıl düşüneceğinizi, neleri sevip neleri sevmeyeceğinizi Batıdan, Arab'tan alın; demokrasi diye Batının verdiğini alın; savunma gerekliyse Nato'ya girin, Abd'ye yanaşın, oh ne güzel. Sonra da doğru düzgün bir anayasanız bile olmaz olağanki(olağan ki). Neden? Çünkü kendi düşünürlerinizi, alimlerinizi, bilgelerinizi yetiştirmemişsiniz; üniversite denilen yerler durmadan Batıya, kapitalistlere uygun kafalar yetiştiriyor bağımsız-özgür-özgün-yerel düşünür, alim, bilge değil de. Ve sonra da ülkesini ve insanlığı felsefeyle, bilimle insanca yapmak için gecegündüz kıvranan, didinen bu sıradan adama sataşın, saldırın, çamur atın, karalama yapın, aşağılama yapın, düşmanlık yapın. Bu kafayla daha çok anayasalar hazırlarsınız siz. 'Ne ekersen onu biçersin' sözünü, 'Din ilimdir, ilimin olmadığı yerde din de olmaz' hadisini; Atatürk'ün 'Hayatta en doğru yol gösterici ilimdir' sözünü bile anlayamıyorsanız üniversitelerde, ülke yönetmekte, anayasa hazırlamakta ne işiniz var. Siz gidin önce felsefe ve kendi dilinizi öğrenin; felsefeye ve kendi dilinize sahip çıkın; bakın koca Türkiye'nin koca cumhurbaşkanı olacak kişi ki bir de sözde üniversite mezunu, 'Türkçe ile felsefe ve bilim olmaz' diyor ve 'Tısss' yok. Bu kafayla anayasa manayasa hazırlanmaz, siz geçiminizi sağlayın, nefsinizi sürdürün, cehaletinizi eyleyin yeter. Bu ülkenin temel gereksinimi 550 milletvekili değil; 550 düşünür, alim, bilgedir. Bunu anlamadığınız sürece ne yapsanız hoş ancak boş. Şunu asla unutmayın: Gerçek, doğru bir önder hep yalnızdır çünkü herkes düşünür, alim, bilge değildir. Bu yüzden de oya, oy çokluğuna dayalı siyaset, siyasetçilik, başarı ile daha görünüşte, içerikte, yöntemde bile taban tabana zıttır. Yani birinin arkasından cehalet ve nefs içindeki bir halk koşuyorsa o asla gerçek, doğru önder değildir. Bir de siyasetle, oyla anayasa yapmak ha? Siz daha çoookkk anayasalar babayasalar, çocukyasalar yaparsınız. Yeter ki gelsin maaşlar. Felsefeden, bilimden, bilimsellikten, mantıktan, tutarlılıktan haberi olmayanların yapacakları anayasalar cinayetten, katliamdan, zulümden başka şey değillerdir. Kaçın bakalım felsefeden, bilimden, bilimsellikten, kendi düşünürlerinizden, alimlerinizden, bilgelerinizden, daha ne kadar kaçacaksınız. Kuşkusuz ki bazıları bilgeleri yalnızca masallardaki, çizgi filımlardaki(filmlerdeki) hayvanlarda görmeye alışıktırlar. Daha çookkk yol gitmeniz lazım sizin çok yol. Necdet Gürçiftçi İnternette yayınlandığı zaman: 16.12.15/04.58
Düzenleme: 11.04.2018 / 03:01
Kapat/(ESC)
Yorum Düzenleme

Yeni Üyeler

  • Pirinctanesi
  • Mefail
  • turgaykurtulus
  • Celal
  • umsena

Bağlı Üyeler

  • dalim21:51
Kapat/(ESC)
Tavsiye
Adınız:
Sizin eposta adresiniz:
Alıcının eposta adresi:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
İletişim
Adınız:
Eposta adresiniz:
Mesajınız:
Doğrulama Kodu:
captcha refresh
Kapat/(ESC)
Rastgele Şiir